Bir katsayı uygulaması: Kaçla çarpılsa biraz daha hayat eder?

Geçtiğimiz ÖSS’den, hatta biraz daha geriye gidersek genel seçim vaatlerinden beri, bir katsayı tartışması sürüp gidiyor. Rejimin çok başlılığı, kendini yalnızca ekonomik ve siyasi arenada değil; eğitim sisteminde de gösteriyor ve doğaldır ki katsayı konusunda da burjuvazi ve onun sözcüleri hâlâ bir ağız birliğine varabilmiş değiller.

Son dönem katsayı değişikliği tartışmaları rejim içi egemen güçlerin çekişmesinin bir sonucu olduğu kadar, aslında bu uygulamanın çıkışı da aynı burjuva kamplaşmanın bir ürünüdür. Meslek ve imam-hatip liseleri öğrencilerinin üniversiteye giriş puanlarını düşüren bu katsayı uygulaması, ilk kez 28 Şubat sürecinde yürürlüğe girmiş ve açıkça bu liselerden mezun öğrencilerin yüksek öğretim almasını engelleyen ve onları eğitimini aldıkları iş kollarına yönlendirmesine rağmen bu iş alanlarında istihdam sağlanmamasıyla mağdur eden bir uygulama olmuştu. Kararın aniden yürürlüğe girmesiyle, o yıl ÖSS’ye giren binlerce öğrenci de bu değişikliğin habersiz ilk mağdurları olmuşlardı.

2009 Öğrenci Seçme Sınavı’nın ardından hükümet, birden bire vaatlerini hatırlamış olacak ki eşitlik mücahitliğine soyunarak katsayı uygulamasını kaldırdı. Çok geçmeden sütten çıkmış ak kaşık YÖK, bu kararın fırsat eşitliği ve kişisel başarıyı ön plana çıkaracağını açıklayarak hükümetten yana taraf aldı. İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın ise, sanki her türlü hukuksuzluğun peşindeymişçesine Danıştay’a başvurarak, katsayı kararının iptali için dava açtı. En son Danıştay, iptal kararını onaylayarak her şeyi eskiye döndürünce tüm bu kargaşada olan yine sınava hazırlanan öğrencilere oldu. Yüzlerce meslek liseli “Eğitim hakkımız engellenemez, meslek liseli üvey evlat değildir!” sloganlarıyla sokağa döküldü. 2010 ÖSS’ye hazırlanan öğrenciler ise sonu gelmez değişiklikler ve bu belirsizliklerle yoğun bir sınav stresi yaşadılar.

Eşitlik eğitimin neresinde?

“Eşitlik, büyük eşitlik, eşitler arası eşitlik” tartışmaları yeterince kafa karışıklığına sebep oldu. Oysa zaten eşitsizlikler üzerine kurulu bu öğrenci seçme sisteminde meseleyi yalnızca katsayı üzerinden okumak baştan hatalı bir tutumdur. Alternatifinin ne olacağı elbette ki başka bir yazının konusudur ancak daima vurguladığımız gibi ÖSS ve var olan eğitim sistemi zaten yapısal olarak milyonların eğitim hakkını elinden alan bir sistemdir. İhtiyacımız olan bir puan daha fazlası değil, herkesin ulaşabileceği parasız, politeknik eğitimdir.

Öncelikle, Türkiye’de özellikle meslek liselerinin eğitim içindeki konumunu ele almadan eşitlik ilkesi üzerinden bir analiz yapmamız akılcı değildir. Meslek liselerinin memleket meselesi haline getirilmesinin son yıllarda sermayenin nitelikli işgücüne duyduğu ihtiyaçla bağlantılı olduğunu TİSK İşveren Dergileri’nden, TUSİAD Kalkınma Planları’ndan çok net görmek mümkün. Haftanın dört günü fabrikalarda ayak işlerine baktırılarak çalıştırılan öğrencilerin, ucuz emek gücü olarak bunca yıldır sömürülüyorken, şu an sermayenin ihtiyaçlarına göre süs niyetine aldıkları edebiyat, tarih, Milli Güvenlik dersleriyle ÖSS’ye girip tekrar bir elemeden geçmeleri midir eşitlik olan?

İkinci olarak, başta bahsettiğimiz burjuva kamplaşmanın bir ürünü olarak Milli Selamet Partisi döneminde sayıca çok fazla artan İmam Hatip Liseleri’nin varlığı öncelikle sorgulanmalıdır. İmam-hatip liseleri imam ve hatip ihtiyacını karşılama amacından uzaklaştırılmış, genel liselerdeki ‘laik’ eğitimin alternatifini oluşturan eğitim kurumlarına dönüştürülmüştür. Ailelerimizden toplanan vergilerle devlet dini bir müfredat uygulayamaz. Meslek liseleri ise yalnızca kol emeğinin öğretilmesine dayanan ve emekçi çocuklarından bir işsiz ordusu yaratmaktan başka bir işe yaramayan eğitim kurumları haline geldi. Bizim talebimiz Anadolu Lisesi, Meslek Lisesi, İmam-Hatip Lisesi, Genel Lise gibi öğrencileri kastlara ayıran lise biçimlerinin kaldırılarak, liselerin kafa ile kol emeğini birleştirecek, eğitim ve istihdamı birlikte planlayarak işsiz üretmeyecek şekilde yeniden örgütlenmesi. Bunun için YÖK de, ÖSS de, katsayı uygulaması da hemen şimdi kaldırılmalıdır.

Sonuç olarak, burjuvazi kendi attığı bu düğümü binlerce öğrencinin geleceği pahasına içinden çıkılmaz hale getirmektedir. İktidar kaygısıyla yapılacak bir düzenleme eşitsizliklerin ancak üzerini örtebilir. Bizim istediğimizse yarını var edecek eşit, parasız, politeknik eğitimdir.

Yazan: Canan Yılmaz, 26 Aralık 2009

Yorumlar kapalıdır.