Sol bir parti mi, işçilerin devrimci partisi mi?

29 Mart Yerel Seçimleri öncesi çeşitli bölgelerde toplantılar yapıyorduk. Katılımcı işçi ve emekçilere görüşlerimizi anlatıyor, onlardan da görüşlerini alıyorduk. Toplantılarımızdan birine 70 yaşlarında emekli bir kadın emekçi de katılmıştı.

Saatler süren toplantıyı sonuna kadar sabırla dinleyip, söylediklerimizin hepsine katıldığını ifade etmişti. Ona göre haklıydık ama bir konu da görüşü değişmemişti. Oyunu İstanbul Belediye Başkan Adayı Kemal Kılıçdaroğu’na verecekti. Deniz Baykal’a rağmen CHP desteklenmeliydi. Oylar bölünmemeli, AKP’nin değirmenine su taşınmamalıydı. Bizler tabii ki doğruları söylemeye devam etmeli, mücadeleden vazgeçmemeliydik ama sandık başında birleşmeliydik. Şeriata, yobazlığa, karanlığa karşı…

Birleşme nerede olacak?

Gün görmüş, birçok olaya tanıklık ederek saçlarını ağartmış emekçi ablamız dediğini yaptı. Oyunu Kılıçdaroğlu’na verdi. Biz de dediğimizi yaptık, oylarımızı işçi-emekçi adaylara verdik. Sonuçta desteklediğimiz işçi-emekçi adaylardan kazanan olmadı. Çok az oy alabildiler. Kazanmalarını çok isterdik çünkü bir fark yaratabileceklerine inanıyorduk…

Kılıçdaroğlu da kaybetti, AKP’nin adayı Kadir Topbaş kazandı. Kuşkusuz Kılıçdaroğlu işçi-emekçi adaylara verilen birkaç yüz oydan dolayı kaybetmedi. Kazanmak için milyonlarca oy gerekiyor. Ama diyelim ki Kılıçdaroğlu kazansaydı, ne olacaktı? Ne olacağını ve bugüne kadar ne olduğunu Onur Öymen’in Dersim katliamını onaylayan sözlerinin ardından hep birlikte gördük. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen katliamı onayladı, Genel Başkan Deniz Baykal arkasında durdu, Kılıçdaroğlu bir iki mırıldandı sustu.

Şimdi haklı olarak başta Aleviler olmak üzere bugüne kadar CHP’ye oy veren birçok insan bu duruma tepki gösteriyor. Muhtemelen o emekçi ablamız da; çünkü o da Alevi olduğunu söylemişti. CHP’nin ve adayı Kılıçdaroğlu’nun ne olduğunu anlamak için bu son örneğe gerek var mıydı? Türkiye siyasi tarihi CHP ile ilgili benzeri yüzlerce örnekle dolu durumda.

Oyumuzu kime vereceğiz?

Şimdi önümüzdeki seçimde oyumuzu kime vereceğiz? Oylar AKP’ye gitmesin diye yine CHP’ye mi? Alevi-Kürt-Türk-Ermeni şu bu diye önümüze çıkarılacak bir başka adaya mı? Seçim toplantılarımızda hep söylediğimiz gibi bize göre ölçü emekten yana bir programa sahip olmaktır. Emekten yana bir programı en iyi uygulayacak olanlar ise tabii ki işçi-emekçi adaylar olacaktır.

“Oyumuzu kime vereceğiz?” sorusu belli ki bu oylara talip olanları da harekete geçirmiş durumda. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız da birkaç gün önce solda yeni bir parti kurma çalışmaları içinde yer aldıklarını açıkladı. Yeni parti girişimi 10 Aralık Hareketi, SHP, Özgürlükçü Sol Hareket ve çeşitli akademisyenlerin “Nasıl bir Türkiye istiyoruz?” sorusuna verdikleri cevaplar ekseninde ilerliyormuş.

Ali Balkız, CHP’nin sol kimliğini kaybettiğini, Mustafa Sarıgül’ün Fethullah Gülen solculuğuyla da yan yana gelmelerinin mümkün olmadığını ifade ediyor. CHP ve Sarıgül’ün durumunu sağır sultan bile biliyor. Balkız yeni partinin sol bir parti olacağını söylüyor. “Sol” nedir? Örneğin şu olabilir mi?: Olmayan şeriat öcüsüyle insanları korkutup, kutuplaştırmakla uğraşmayan; enerjisini kapitalist sömürüye, emperyalist işgale ve rejimin despotizmine karşı mücadeleye harcayan bir anlayış…

Artık sol dendiğinde neden bahsedildiğini anlamanın imkânı yok. O nedenle sol yerine işçilerin devrimci partisi diyor ve “nasıl bir Türkiye değil, dünya istiyoruz?” diye soruyoruz. Cevabımız, bütün dünyanın işçi ve emekçileriyle, ezilen ve sömürülenleriyle birlik olmuş bir Türkiye! Güzel olmaz mıydı?

Yorumlar kapalıdır.