Dünya kapitalizmiyle uyum sürecinde Türkiye’de hayvancılık
Türkiye’de son dönemde et fiyatlarındaki aşırı artış ve bunun arkasından alınan et ve damızlık hayvan ithalatı kararı gündemin bir parçasını oluşturmakta. Burada öncelikle et fiyatlarındaki artışın nedenleri üzerinde durmak gerekir.
Belirtmek gerekir ki, AB uyum sürecinde uygulanan Ortak Tarım Politikası kapsamında tarımsal nüfusun azaltılması, devletin bu alandan desteğini çekmesi hedeflenmektedir. Bu ise küçük üreticilerin tasfiyesini ve bu alanda büyük şirketlerin egemenliğini pekiştirmektedir. Türkiye’nin dünya kapitalizmiyle bütünleşmesi sürecinde bu ayrım önemli bir yere sahiptir ve tarım alanında bu politikaların devamının geleceği aşikârdır. Bu noktada ikinci bir ayrım ise devletin inkâr ve imha politikasının bir sonucu olarak Kürt illerinde tarım ve hayvancılığın durma noktasına gelmiş olmasıdır. Mevcut yasaklar altında, buradaki küçük üreticiler ya iflasın eşiğinde ya da çoktan iflas etmiş durumdadır. Bu politikaların sonucu olarak hayvancılık önemli oranda sekteye uğramıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri doğrultusunda, 1991 yılında 12 milyon olan büyükbaş hayvan sayısı 2009’da 11 milyona, küçükbaş hayvan sayısı ise 51 milyondan 26 milyona düşmüştür.
Hayvancılık sektöründeki bu gerileme et üretimini önemli oranlarda düşürmüş, küçük üreticilerin yok olmasına göz yumulması ve devletin bu sektörden desteğini çekmesi ise mevcut sektörde büyük şirketlerin hareket alanını genişletmiştir. Bu sayede şirketler kendi kazançlarını arttırabilmek doğrultusunda piyasayı yönlendirmekte ve bu da et fiyatlarındaki aşırı artışın temel nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunun sonucunda, ilk olarak, iflas eden küçük üreticiler açlık ve yoksullukla karşı karşıya kalmaktadır. İkinci olarak da zaten açlık sınırında yaşamaya mecbur bırakılmış olan kesimler ise en önemli besin maddesi ete ulaşamaz olmuştur. Türkiye’de, yılda kişi başına 6 kg et tüketilmesi durumun vahametini gözler önüne sermektedir.
Et fiyatlarındaki bu artış nedeniyle oluşan tepki karşısında ise hükümet uzun bir aradan sonra Et ve Balık Kurumu’na ithalat yetkisi vermiştir. Yapılan ithalat sonucunda et fiyatlarındaki artışın önüne geçilmiş ve fiyatlar bir nebze düşmüş olmasına rağmen bu gibi uygulamaların sadece “günü kurtarmak” ve ilk anda tepkilerin önüne geçmek adına yapıldığının farkındayız. Sonuçta ithalat yoluyla getirilen hayvanlar da, küçük üreticilerin iflasın eşiğindeki durumları göz önüne alındığında, sadece büyük şirketler tarafından satın alınabilecek ve uzun vadede onların egemenliğini pekiştirmekten öteye geçmeyecektir. Günü kurtarmış olmak hükümeti ve kapitalist odakları rahatlatmış olabilir ama bizler sürekli rahatsız edileceğimizin bilincindeyiz.
Yazan: Görkem Duru, 30 Haziran 2010
Yorumlar kapalıdır.