Meksika Körfezi’nde petrol felaketi

Dünyayı tüketirken, gelişme namına geride hiçbir canlı bırakmıyoruz. “Değişim” için geldiğini halka her seslenişinde dile getiren Obama ise, maalesef güç sahiplerinin istediği gibi sadece BP’ye ceza vermekle işin içinden kurtulabileceğini düşünmekte. Aslında bunu bile yapmayabilirdi, petrol kendi topraklarını kirletmeseydi!

Yaklaşık üç aydır yok olma yolunda hızla ilerleyen bir körfez var, bir habitat ve canlılar var. Ama bir elin parmaklarını geçmeyen sivil toplum örgütü dışında maalesef buna karşı sesini çıkartan yoktu ve hâlâ yok. Bu sessizliğe Türkiye penceresinden baktığımızda ise durum oldukça vahim. Greenpeace, internet sitesindeki habere göre, Obama’nın BP’ye ceza vermesini ve Kuzey Kutbu’nda petrol aramalarını yasaklamasını “Amerikan petrol endüstrisine büyük darbe” olarak müjdeliyor. Bu karar uygulamaya alınır mı bilinmez ama ya Kuzey Kutbu’nda petrol aramayı sürdüren diğer şirketler ve onların üretim süreçlerinde benzer olaylara meydan vermemek için aldıkları önlemler? Araştıran, inceleyen ve sorgulayan var mı? Korkarım ki kapitalist üretim tarzının her zamanki sendromu ile karşı karşıyayız: Üretim, her ne pahasına olursa olsun üretim!

1979’da, İstanbul Boğazı’nda 95 bin ton petrol yüklü geminin patlamasıyla büyük bir çevre kirliliği ortaya çıkmıştı. Devam eden yangından dolayı İstanbul ve çevresi hava yoluyla da ciddi bir biçimde kirlenmişti. Bu kadar büyük bir kirlenmenin etkilerini silmek için yılların geçmesi gerekmişti. Şu an Meksika Körfezi’nde gerçekleşmekte olan kirlenme ise daha vahim, günde yaklaşık olarak 20 bin varile yakın (23.06.2010’da 60 bin varil) petrol denize karışmakta, nesli tükenmekte olan canlıları öldürmekte, deniz habitatını yok etmekte ve Atlantik Okyanusu’na doğru dip akıntılarıyla yayılmakta.

Üç aylık sürecin başına dönecek olursak, 10 Nisan’da meydana gelen patlamada 17 kişi yaralanmış, 11 kişi ölmüştür. Transocean’ın sahip olduğu bu platform, BP tarafından 2013’e kadar kiralanmıştı ve deniz yüzeyinden 1500 metre derinlikte petrol çıkarılıyordu. İki aylık süreçte çeşitli yöntemlerle sızıntıyı durdurmanın yolları arandı; fakat derinliğin fazla olması ve sızıntının şiddetli oluşu, ne beton kalıplarla durdurmaya izin verdi, ne de kendilerine ait çeşitli teknolojilerin kullanılmasını sağladı. Kazaya ilişkin rapor ise maalesef hâlâ BP tarafından kamuoyuna sunulmuş değil.

NASA’nın çektiği fotoğraflarda, petrol kirlenmesinin vahim boyutları gözler önüne seriliyor. Etkilenecek bölge 24 bin metrekare ve eğer önlem alınmadan sızıntı devam ederse, sızıntının 6 milyon varile çıkmasından korkuluyor. Diğer korkulan durum ise, deniz yüzeyine yayılmış olan petrol, fırtınalar yüzünden anakaranın içine kadar yayılabilecek ve mısır ile pirinç tarlalarını etkileyecektir. Bunun gerçekleşme payı fırtınaların etki alanıyla doğru orantılı olup, bölgede her yıl kıta Amerika’sını birden çok etkileyecek fırtına oluşmaktadır ve bu tarım alanları için felakete neden olacaktır.

Bu felakete karşılık BP, İngiliz petrol devi, 16 Haziran’da Amerikan Senatosu’na 20 milyar dolarlık bir fon ayırdığını ve böylece doğa katliamını engelleyebilecek bir önlem aldığını bildirdi. Bu ceza, sadece emek hırsızlarının kendi arasındaki anlaşmadan öteye gidememiştir, ne yazık ki! Bu umarsız durum karşısında sesimizi daha güçlü bir biçimde çıkarabilmemiz gerekiyor. İnsanlık bu durum karşısında üç maymunu oynarsa, ortak değerlerinin sorumsuzca tüketilmesine ve kullanılamaz hale getirilmesine seyirci kalırsa, benzer süreçlerin cezasını ne yazık ki gelecekte yine kendisi ödemek zorunda kalacaktır!

Yazan: Tekin Güven, 6 Temmuz 2010

Yorumlar kapalıdır.