Kapitalizm dünyamızı kirletiyor
Dünya nüfusu artıyor. Tüketim katlanarak büyüyor. İnsanlığı bu yüzyılda yeni birçok sorun bekliyor. Küresel iklim değişikliği bir yandan kuraklıklara, yangınlara neden olurken, öte yandan dünyanın başka bölgelerinde insanlar sellerle boğuşuyor. Değişen çevre koşulları tarımsal üretimi olumsuz etkilerken, temiz su kaynaklarımız hızla tükeniyor. Üstelik bütün bu sorunların sebebi emperyalist kapitalist sistem ancak bedelini ödeyen ise biz emekçileriz.
Bunun en güzel örneği BP’ye ait bir petrol rafinerisinde çıkan yangın. Hatırlayacağınız gibi, Meksika Körfezi’ndeki kazada denize tonlarca petrol sızmıştı. Peki, ne oldu? İngiliz hükümeti körfezin temizlenme işlemini finanse etme kararı aldı. Kimin parasıyla? Tabii ki halktan aldığı vergilerle. Benzer örnekler ülkemizde de mevcut. Son zamanlarda özellikle Karadeniz’deki HES’ler (Hidroelektrik santraller) çok gündeme geliyor. Bu yapıların kârını özel sektör alırken, ileride oluşacak çevre felaketlerinin olumsuz sonuçları da bizim sırtımıza yüklenecek.
BM’nin (Birleşmiş Milletler) konuya ilişkin raporuna göre, küresel ısınma deng, kolera, sıtma gibi hastalıklardan ölümleri arttıracak. Bu hastalıkların genellikle yoksul insanları etkilediği düşünülürse, kâr hırsıyla hiç sayılıp tahrip edilen doğanın faturasını biz işçiler sadece paramızla değil, canımızla da ödeyeceğiz. Üstelik bu daha başlangıç! Küresel ısınma bu hızla sürerse, buğday gibi temel besin öğelerinin üretimi azalacak. Herhalde petrol şirketlerini yönetenler aç kalmaz!
Peki, patronların kâr hırsıyla mal ve can güvenliğimizi tehlikeye atmasını nasıl engelleriz? Bu konuda özveriyle mücadele eden çevreci grupların varlığı yadsınamaz. Ancak onların çabaları çok küçük etkiler doğurmakta. Çünkü sorunun çözümü sadece çevreci mücadeleyle çözülemeyecek kadar derinlerde yatıyor. Sistem insandan ve doğadan çok kâra önem veren kapitalizm oldukça sellerde boğulan da, hastalanan da, aç kalan da biz olacağız. Tek çare sistemin değişmesi…
Yorumlar kapalıdır.