Yargının yapılandırılması ve Hizbullah örneği

Geçtiğimiz bir ay içerisinde yargı mekanizmasının yeniden yapılandırılması konusunda önemli gelişmeler yaşandı. İlk etapta, siyasi dosyalarda tutukluluk süresinin 10 yılı aşmaması için Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 102. maddesi yürürlüğe sokuldu. Ardından da Yargıtay ve Danıştay’da daire sayısını arttıran ve buraları yeniden düzenleyen Yüksek Yargı Tasarısı Meclis’te tartışılmaya başlandı. Bu iki gelişme, referandum süreciyle birlikte rejimin işlerliği konusunda temsiliyetini pekiştiren AKP hükümetinin, rejim içi çatışmada en kilit rollerden birine sahip olan yargı erkinde kendi lehine bir ivme kazanmasının önünü açacak nitelikte. Özellikle Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılmaları süreci bunun en önemli belirleyeni olacak.

1 Ocak 2011 itibariyle CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle birçok silahlı eylemin sorumlusu olarak yargılanan Hizbullah üyeleri serbest bırakıldı ve ardından da bu gelişmelere çelişkili olarak gözaltılara ve operasyonlara yeniden başlandı. Belirtmek gerekir ki, 188 kişinin katili olarak yargılanan Hizbullah üyelerinin bir anda serbest kalması, hükümet ve yargı arasında bir “sorumluluk paylaşamama” durumunu da beraberinde getirdi. Maddenin yürürlüğe girmesiyle serbest kalacaklarının bilinmesi bir yana, bu örnek Türkiye’de yargı sürecinin kimler için hızlı işletildiği ve devletin “işine gelmeyen” durumlarda nasıl süreci ağırdan alınabildiğini göstermesi açısından oldukça önemli. Ayrıca Hizbullah’ın, Kürt halkının mücadelesine karşı devletle işbirliği içinde hareket ediyor olması da düşünüldüğünde, Kürt hareketinin tasfiyesi noktasında kendisine yeniden nasıl bir rol biçildiğini de önümüzdeki dönemde gözlemlemek gerekecek. Bir yandan uzlaşma, demokratikleşme naraları atılırken öte taraftan egemenlerin yine kendi çözümlerini, kendi bildikleri gibi uygulayabilecekleri de görülüyor.

Hem CMK’nın geçmesiyle Hizbullah üyelerinin serbest kalması hem de Yüksek Yargı Tasarısı’nın Meclis’te tartışılmaya başlanmasıysa hükümet, yargı ve muhalefet arasındaki çatışmayı biraz daha kızıştırmış durumda. Muhalefet, AKP’nin yargıyı tekeline aldığını vurgulayarak kendisine alan açmaya çalışıyor. Yargı ile hükümet arasındaki uzlaşamama durumu ise, bir yandan yeni reformlarla yargının yükünü hafifletmeye çalışmak tartışmalarına ve bu eksende CMK’nın geçmesiyle Hizbullah üyelerinin serbest kalmasına dayanıyor. Ancak bu durum “yasalar böyle, ne yapalım” diyerek geçiştirilemediği için yeniden baskınlara ve gözaltılara başlanmış durumda. 10 sene içerisinde Hzibullah gibi bir davayı çözüme ulaştırmamak, ardından çıkartılan bir yasayla bir günde hepsini serbest bırakmak ve sonrasında gelen tepkilerle operasyonlara başlamak… İşte burjuva hukukunun sınırları!

Son bir haftadır da Yüksek Yargı Tasarısı, Meclis Adalet Komisyonu’nda tartışılmaktaydı. Tasarıya göre; Danıştay daire sayısı 13’ten 15’e, üye sayısı ise 95’den 156’ya çıkacak. Yargıtay da ise 32 olan daire sayısı 38’e, 250 olan üye sayısı ise 387’ye çıkacak. Bu süreçte CHP’li üyeler tasarının tartışılmadığını, AKP’nin dayatmacı olduğunu belirterek Meclis Adalet Komisyonu’ndan istifa ettiler. Şimdi tartışılan ise, tasarının CHP’li üyeler olmadan Meclis Adalet Komisyonu’nda onaylanıp Meclis Genel Kurulu’na gidip gidemeyeceği.

Bir yandan AKP yargı erkindeki söz hakkını biraz daha güçlendirmenin peşindeyken, muhalefet ise buna anlık tepkiler geliştirmekte. Referandumla beraber AKP burjuvaziden güvenoyu almış durumda ve devlet aygıtının yeniden yapılandırılması sorununda da bu temsiliyetini en “faydalı” şekilde kullanmanın ve rejim içerisinde “uzlaşıyı” biraz daha pekiştirmenin peşinde. Yüksek Yargı Tasarısı’nın kabulü halinde ise ilerleyen dönemde yeni reform tartışmaları, yeni çatışmalar bizleri ya da daha doğrusu egemenleri beklemekte.

Yorumlar kapalıdır.