Kadın kotası ve kadınların meclisteki temsili

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya parlamentolarının yalnızca yüzde 15’i kadınlardan oluşuyor. Parlamentolararası Birlik’in raporuna göre Türkiye, mecliste kadın temsilinde 107., hükümette kadın temsilindeyse 74. sırada. TBMM’de 549 meclis üyesinden yalnızca 50’si kadın. ​

Kadınların siyasetten, iş yaşamından kısaca birçok kamusal alandan dışlanmış olduğu aşikar. “Kadın-erkek eşit değildir, birbirinin tamamlayıcısıdır” türünden anlayışlar adeta erkeğe tüm kamusal alanları, kadına ise evin yolunu gösteriyor.

Birkaç haftadır, her seçim döneminde olduğu gibi büyük siyasi partiler, kadın adaylar üzerinde konuşmaya başladılar. Adeta vitrin olsun diye bazı tanınmış kadınların veya kadın kurumlarının desteğini almaya çalışıyorlar. Hatta AKP ve CHP, biraz daha ileri giderek, daha çok kadının meclise girmesi için aday adaylığı başvuru ücretlerini indirdiler. AKP’de aday adayı olabilmek için erkekler 3000, kadınlar 1500 lira ödedi. CHP ise erkeklerden 3000, kadınlardan ve gençlerden 2000 lira aldı. Kadınların siyasete katılmasını teşvik etmek için bu rakamlar pek makul gözükmese de; kadınların evden siyasete geçişinde bir takım pozitif uygulamalara ihtiyaç olduğunu fark etmeleri de şaşırtıcı.

Kadınların mecliste olması neden önemlidir?

Bu soruya cevap olarak akla ilk şu fikir gelir: Toplumda kadınlarla erkeklerin sayısı hemen hemen denktir, sırf bu bile kadınların parlamentoda eşit temsilini gerektirir. Bu bakış açısı oldukça eksiktir. Zira gerçek demokrasilerde bir grubun sayısal değerine veyahut azınlık- çoğunluk olmasına bakılmaksızın herkesin; kendileri hakkında alınan karar mekanizmalarına katılması gerekir.

Bugünlerde AKP ve CHP kadın kollarından çokça duyduğumuz ikinci bir cevap ise; kadınların barışçıl, sorumluluk sahibi ve çözüme yatkın bireyler olduğu, bu sebeple meclise girmelerinin ülkenin atmosferini değiştireceği yönündedir. Bu yanıtsa, kadının payına bir kez daha sakinleştirici, şefkatli, sevgi dolu olmayı düşürür. Mevcut kadınlık rollerinin bir kez daha pekiştirilmesi anlamına gelen bu anlayış eşitliği değil, eşitsizliği pekiştirmeye devam eder.

Biz, kadınların ne sayıca çoklukları için ne de egemen anlayışın kurguladığı kimlikleri yeniden üretmesinin bir aracı olması için meclise girmesini savunmuyoruz. Bizce, kadın tam da bu kadınlık rolleriyle ezilen bir cins olduğu için ve ezilmesinin yasal bütün dayanaklarını kırmak için orada olmalıdır.

Kadın kotası neden gereklidir?

Ezilen toplumsal gruplara kota uygulanması fikri yalnızca kadınlar için çıkmadı. Örneğin Güney Afrika’daki ırkçı rejimin tüm pratiklerinin son bulması için, şirketlerin yönetim kadrolarında ve yönetim kurullarında en az yüzde 50 siyah kotası uygulanmıştı. Şimdilerde kadınların meclisin yarısını doldurduğu Norveç, Rwanda gibi ülkelerde de bu değişim kendiliğinden olmadı. Kadın kotası uygulaması, kadınların sendika, parti ve diğer tüm siyasi- kamusal alanlarda var olabilmesini teşvik edecek gerekli bir uygulama olarak karşımızda duruyor.

Salt kadın kotası yeterli mi?

Salt kadın kotası talebi, mecliste şu kadar sayıda kadın görmek istemiyle yola çıkan bütün çabalar; yalnız başına soyut ve içeriksiz. Özellikle kadın başbakan da görmüş bir ülke olarak; ve yalnızca kadın olmanın, kadın sorunları üzerine politika yapılacağı garantisini vermediğini herhalde hepimiz görmüş bulunuyoruz. Bunu görmüyorsak da hali hazırda meclisteki 50 kadın milletvekili; kadın cinayetlerini durdurmak, kadına yönelik şiddeti önlemek adına bugüne kadar ne yaptıklarını soralım. Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf, her gün kocaları tarafından öldürülen 5 kadın cinayetini hala münferit olaylar olarak ilan edebiliyor. Bu sebeple, kadınların meclisi doldurmasının yanında en önemli talebimiz, erkek egemen sisteme karşı durmak onun tüm pratiklerini değiştirmek amacıyla hazırlanan bir program dâhilinde meclise girmek.

Yorumlar kapalıdır.