Seçimlerde düzen partilerine karşı Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku
İşçi Cephesi‘nin Mart sayısında, içerisinden geçmekte olduğumuz dönemin ne denli kritik olduğunu seçim vesilesi ile bir kez daha gündeme getirmiştik.
Bir yandan burjuvazinin iş güvencesine yönelik saldırıları derinleşiyor ve iş güvencesinin adı tarihe gömülüyor; diğer yandan “açılım” süreci ile beraber Kürt halkının önderliği tasfiye edilmeye çalışılıp seferberlikleri boğulmaya çalışılıyor. Bu iki süreci bir arada yürütebilmek için de devletin burjuvalar lehine yeniden yapılandırılışı süratle ilerliyor. Tüm bunlar olup biterken, Arap halkları baskıcı rejimlerine karşı seferber oluyor ve AKP hükümeti yine bu seferberliklerin ezilmesinde önemli bir rol oynuyor.
Burjuvazi bu süreçte, yine işçi ve emekçilerin faydasını gözetmeyen yeni tartışmalar açıyor. Öte yandan da kritik metal sektöründe pek çok iş yerinde grev, patronlara ve onlarca başka zorluğa rağmen sürüyor.
Düzen partilerinin hattında da bir yenilik yok! Onlar birbirleri ile dalaşırken, sözüm ona demokratlık yarışı yapılıyor; motosiklet sevdalılarının sesini meclise taşıyacağını söyleyen aday adaylarından, Ermeni, Kürt, Alevi ve kadın adaylara kadar göstermelik adımlarla şov yapılıyor. Dahası AKP, CHP ve MHP gibi partiler, işçilerin tüm hoşnutsuzluklarına rağmen hâl+a işçi sınıfı içerisinde ciddi bir bilinç yanılsamasına yol açabiliyorlar.
AKP, kararlı adımlarla bir sonraki parlamentoda da ağırlığını koruma hesapları yaparken, gözünü işçi sınıfı ve Kürt halkının geriye kalmış haklarına dikiyor.
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun Önemi
İşte tam bu koşullar altında, seçimlerden bir hayli zaman önce, işçi sınıfının ve Kürt halkının düzen partilerinin dışında bir alternatifi olduğunu gösterebilmek için çeşitli sosyalist çevreler ve BDP arasında sabırla birlik çalışmaları yürütüldü. Nihayetinde son derecede yakıcı bir ihtiyaca cevap vermek amacı ile Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku seçimlerde ortak adayları desteklemek üzere bir araya geldi ve kendisini 6 Nisan günü basın açıklaması ile ilan etti.
Barış ve Demokrasi Partisi, Emek Partisi, Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Sosyalist Demokrasi Partisi, İşçilerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, Sosyalist Birlik Hareketi, Toplumsal Özgürlük Platformu, Sosyalist Dayanışma Platformu, İşçi Cephesi, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, Devrimci İşçi Partisi, İşçi Kardeşliği Partisi, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Türkiye Gerçeği ve Emekçi Hareket Partisi’nin bileşenleri olduğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, Haziran 2011 seçimlerinde düzen partilerinin karşısında bir alternatif olmak, emek düşmanı yasaları lağvetmek, yüzde onluk seçim barajı engelini delerek meclise vekiller göndermek ve Kürt halkının taleplerini dillendirerek bir çözüm bulmak amacı ile bir araya gelmiş bulunuyor.
İşçi Cephesi gazetesi olarak biz de, içinden geçmekte olduğumuz bu süreçte mümkün olan en geniş, sınıf perspektifli çalışmayı birlik içerisinde yürütebilmek gerekliliğine inanmıştık, inanıyoruz. Bizim de bir bileşeni olduğumuz Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku tam da bu noktada birlik ihtiyacımızı karşılayabilmemiz için oldukça önemli bir fırsat sunuyor. Burjuvazinin sonlanmamış saldırı dalgasına karşı bazı mevziler edinmek ve işçi sınıfının içerisine daha fazla nüfuz edebilmek için, Blok ile beraber sürdürdüğümüz çalışma bizlere parti inşamız açısından da kritik bir dönem içerisine girdiğimizi gösteriyor.
Önümüzdeki zorluklar
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun tüm stratejik önemine rağmen hâlen pek çok ciddi eksiğinin olduğunu biliyoruz. Öncelikle bu Blok, maalesef ki, seçimlere dair yapılmış programatik tartışmalar ve onun sonucunda oluşmuş bir kümelenme ile oluşmadı. Yani Blok, seçimlerde savunulacak olan şeylerin tartışılıp netleşmesi ve bunun üzerinden bir birlik oluşturulması ile vücut bulmadı. Hatta ittifakları şekillendiren, bir seçim programı üzerindeki anlaşma değil, bizzat adaylar üzerindeki anlaşmalar oldu. Durum böyle olunca Blok’un kendisini ilan ettiği metinde dahi her ne kadar her çevrenin uzlaşabileceği Kürt sorunu, demokratikleşme sorunu, emeğe saldırılar vs. doğrudan yer alsa da, bu sorunların nasıl çözüleceği işaret edilmemiştir. İşte bu sorun, içerisinde bulunduğumuz Blok’un yumuşak karnını işaret etmektedir.
Öte yandan bu bloğun yekpare olmadığı da başka bir bilinen gerçektir. Bir seçim birliği olarak tanımladığımız bu blok, oldukça geniş bir yelpazeyi kapsamakta. Bunun dışında biz sosyalistler ve emek güçleri, programın netleşmesi ve adayların belirlenmesi sürecinde de maalesef yeterince aktif olabilmiş değiliz. Son seçimleri anımsayacak olursak, Kürt oylarını saymadığımız durumda tüm sosyalistlerin oyu, en iyimser tahminlere göre yüzde 1’i dahi bulamıyor. İşte bu gerçek, Blok’un programatik hedeflerine ve adaylarına da yansıyan bir hal alıyor. Kıymetli pek çok ortak adayın dışında pek çok sosyalist partinin önderleri ve direnişçi işçiler, maalesef ki bu güçsüzlükten ötürü listeler içerisindeki yerlerini alamamış durumdalar. Bu güçsüzlüğün sonucu olarak, ortak adayların belirlenişi büyük ölçüde BDP’nin inisiyatifine kalmış durumda. Yürütülecek seçim çalışmasının da bu doğrultuda, aynı tablonun bir yansıması olacağını söyleyebiliriz.
Ancak tüm bu zorluklara rağmen platformun içerisinde bulunmak iş güvencesi, emperyalizmden kopuş, demokratik dönüşümler ve kaderini tayin hakkı başlığı ile özetleyebileceğimiz dört temel ilke etrafında bir seçim çalışması yürütebilmenin önünü açması adına oldukça önemli.. Hatta saydığımız tüm bu zorluklar, sınıfın birliğine acil ihtiyaç duyduğumuz şu dönemde bizim için tam da çözülmesine katkı sunmamız gereken ve de Blok’un içerisinde var olmamızı gerektiren sebepler haline geliyor.
Politik bunalımın sebebi
Yukarıda özetlemeye çabaladığımız tüm zorlukların temelinde, mücadele halindeki işçi sınıfı içerisinde örgütlü olan ve kitlelere yön verme yetisine sahip olan bir partinin eksikliği yatmaktadır. Böylesi bir devrimci işçi partisinin varlığı Blok’un programatik ve pratik ayağının örülmesine netlik getirip, en gerçekçi anlamda iş güvencesi, emperyalizmden kopuş, demokratik dönüşümler ve kaderini tayin hakkı sorunlarına yönelik net adımların atılmasını sağlayabilirdi.
Ancak elimizde bugün bu denli güçlü bir parti yok ve bu partinin eksikliği referandumda olduğu gibi, seçimlerde de sınıf siyaseti adına oluşan politik bunalıma damgasını vuran temel eksiklik oluyor. Bu durumda düzen partilerine karşı bir Blok oluşturmak daha da anlamlı bir hale gelirken, bloktaki eksiklikler de, adına yakışır ve kitlesel bir partiye duyulan ihtiyacı iyice gözler önüne seriyor. Bu yüzden İşçi Cephesi‘nin ve tüm diğer devrimci güçlerin üzerindeki sorumluluk kat be kat artıyor.
Dahası, işçi sınıfı böylesi bir siyasi güce sahip olmadığı gibi, sendikalarımız da, başlarında bulunan bürokrasiden ötürü hiç de emekten yana bir çizgi izlemiyorlar. Eski DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, CHP’den aday olduğunu ilan etti ve DİSK bürokrasisinin topyekün desteğini aldı bile. Böylece DİSK işçi düşmanı yasaları sahiplenen CHP’nin işçi sınıfının bilincinde daha güçlü bir gerileme yaratılması için elinden geleni yapıyor. Hatta bu sebeple DİSK, 1 Mayıs’ı da şimdiden işçiden yana adayların desteklenmesi için önemli bir gün haline gelmesini engelleyerek, bir düzen partisi olan CHP’nin günü haline getirmeye çabalıyor.
Bu durumun havasını koklayan Hak-iş bürokratları ise, AKP’nin kanını yerde bırakmayarak 1 Mayıs’a katılmayacağını açıkladı bile! Türk-iş ise, süreci sürüncemede bırakıp seçim öncesi tabanının politize olmasını engellemek adına 1 Mayıs’a dair bir görüş ifade etmeye dahi tenezzül etmiyor. İşte ihtiyaç duyduğumuz partinin eksikliğinin can alıcılığını gözler önüne seren bir örnek daha!
Seçim çalışmasının önemi ve parti inşası için ileri!
Parti, sınıf mücadelesinin araçlarından biridir. Hem de yeri doldurulamayacak kadar önemli bir araçtır. Seçim dönemleri ise, işçi sınıfının yoğunluklu olarak politikayı tartıştığı, var olan hükümetin kritiğini yaptığı ve dertlerine çözümler aradığı bir dönemdir.
Bugün güçlü bir partimiz yok. İşçi sınıfı ise, artan yoksulluk ve tarihe gömülmek üzere olan iş güvencesi hakkının karşısında hoşnutsuz, ancak çözümü hâlâ düzen partilerinin içerisinde aramakta. Tam da bu noktada, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku‘nun ortak adayları, çevremizdeki işçi ve emekçilere sunabileceğimiz makul ve gerçekçi bir alternatif olarak önümüzde duruyor.
Bizler de, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku‘nun adaylarını destekleyip çevremizdeki işçilere düzen partilerinin dışında bir alternatifimizin olduğunu göstereceğiz. Ancak bunu yaparken de, halen var olan eksikliklerimizi de işaret ederek, bu eksikliğimizi çözmenin yolunun adına yakışır bir partiyi inşa etmekten geçtiğini söyleyeceğiz. Ve seçim çalışması ile çevremizdeki işçileri ve gençleri sadece bir oya değil, kalıcı bir çözüm ve güç olabilmek için devrimci bir işçi partisinin inşasına da davet edeceğiz.
İmkanlarımız son derecede kısıtlı ve engeller sayılamayacak kadar çok. Ancak burjuvazinin saldırısı öylesine her yere işlemiş ve AKP ve diğer düzen partileri bizler için daha iyi bir hayat vaat edemeyeceğini öyle güzel ispatlamış durumda ki, gerekli çalışmayı yapabilmek için de olağanca malzememiz var.
İşçi Cephesi olarak, seçim çalışmamızla gücümüzün yettiği her yerde Emek, Barış ve Demokrasi adaylarını, yine iş güvencesi, emperyalizmden kopuş, demokratik dönüşümler ve kaderini tayin hakkını savunabilmek ve yüzde onluk seçim barajını anlamsızlaştırmak için destekleyeceğiz. Ve bunu yaparken de herkes için iş ve onurlu yaşam koşulları, baskı rejiminin sonlanması, Kürt halkına kaderini
tayin hakkının tanınması, cinsiyetçi uygulamaların sonlanması, doğanın tahribinin durdurulması ve emperyalizmle iş birliğinin sonlandırılmasını savunan bir işçi partisinin ve bir enternasyonalin inşasının zorunluluğun bu fırsatla daha güçlü bir şekilde dile getireceğiz.
Bu çaba içerisinde olan tek çevrenin de biz olmadığımızı biliyoruz. İşçi Cephesi bunca zamandır birlikten ve partiye duyulan ihtiyaçtan bahsediyor. Biz bu partiyi tek başımıza kurmayacağımızın inancını taşıyoruz. Bu bağlamda seçim sürecinde ortak kampanya sürdürdüğümüz diğer sosyalist çevrelerle daha sıkı bağların yakalanması yine bize sunulmuş bir başka olanak olarak önümüzde duruyor. Tek yapmamız gereken, güçlü bir işçi partisine duyduğumuz ihtiyacın samimiyetiyle, sekter olmamak ve asgari düzeydeki programatik anlaşmalara açık olmak.
Burjuvazinin krizden kârla ayrıldığı ve işleri yoluna koyma hesapları yaptığı bu dönemde sorumluluğumuz büyük: Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku‘nun içerisinde, ortak adayları desteklemek ve asgari devrimci programımızı yayarak parti inşasını bir üst aşamaya sıçratmak!
Yorumlar kapalıdır.