Filistin: Hamas ve El Fetih anlaşması ne anlama geliyor?

Ortadoğu’yu sarsan devrimci seferberlikler süreci eşitsiz ve bileşik bir seyir izleyerek tüm bölge üzerinde belirleyici etkiler yaratmaya devam ediyor. Bugüne dek emperyalizmle uyum içinde yaşamaya devam eden diktatörlük rejimlerinin bir bir alaşağı olmasıyla, dahası denetim dışı kitle seferberliklerinin başlı başına bir endişe kaynağı olmasıyla, “demokratik gericilik” politikası da emperyalizmin bölge üzerindeki hegemonyası açısından hayati bir önem kazanmış durumda.

Geçtiğimiz günlerde bölgenin kilit ülkesi Filistin’de rakip gruplar Hamas ve El Fetih’in liderleri arasında varılan uzlaşma ve Kahire’de imzalanan anlaşmayı bu gözle okumakta yarar var.

Hatırlanacağı üzere, Filistin Kurtuluş Örgütü içindeki etkin ve tarihsel güç olan El Fetih ile İslami kanattan Hamas hareketleri arasındaki kontrol mücadelesi, 2005 yılında silahlı çatışmaya dönüşmüş, sonraki yıllarda, iki partinin koalisyon hükümeti ile bölgeyi yönetme girişimleri de başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu nedenle Siyonist İsrail rejiminin sistematik işgal ve imha politikasıyla iki küçük alana hapsolan Filistin’de, Gazze Şeridi ile Batı Şeria yönetimleri 2007 yılında birbirinden fiilen kopmuştu.

Hamas lideri Halid Meşal, dört yıl önce önce Hamas’ın Gazze’de seçimi kazanmasından sonra başlayan ve zaman zaman silahlı çatışmaya dönüşen ayrışmayı gidermeyi hedefleyen anlaşmanın imza töreninde, “Bizim kavgamız sadece İsrail’le” sözleriyle El Fetih yönetimine barış mesajı yolladı. Meşal’le Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın anlaşmayı imzalamasının ardından geçici hükümet kurma çalışmaları başlayacak ve bu geçici hükümet Filistin’i yeni seçimlere taşıyacak.

Anlaşma, Tahrir ayaklanmasıyla bir devrimci süreçten geçmekte olan ve fiilen silahlı kuvvetlerin kontrolünde olan Mısır’ın arabuluculuğunda ve AB, ABD ve Türk hükümetlerinin hamiliğinde gerçekleşmiş olması “demokratik gericilik” politikaları olarak adlandırdığımız emperyalist müdahalenin açık bir göstergesi. Emperyalizm, politik istikrarsızlığın bölgede ciddi siyasal sonuçlara yol açacağının farkında. Arap halklarında başlayan direnişlerin kontrol altına alınması için, bölgenin en kırılgan noktası olan Filistin sorununun gündemden bir biçimde çıkartılması gerekiyor.

Bu gelişmeler, Filistin yönetiminin iki etkin burjuva gücü olan Hamas ve El Fetih’in emperyalizmin öne çıkarttığı Filistin’de iki devletli çözüm politikasında uzlaştırılarak bu yeni sisteme entegre edilmesi sürecinin ilk adımları. Böylelikle çözüm, uzun bir süredir Filistin Kurtuluş Örgütü önderliğince zaten savunula gelen mini ve tümüyle emperyalizme bağımlı Filistin devletçiği ile İşgalci Siyonist rejimin bir arada yaşamasına havale edilerek, Filistin emekçi halkının Siyonist rejime ve kabul edilemez işgalciliğine karşı, yeni bir intifada girişiminin önüne geçilebileceği umulmakta.

Öte yandan, uzun yıllardır gündeme getirilmeye çalışılan iki devletli çözüm modelinin, bu kez Filistin halkında güçlü bir destek bulup bulamayacağı başlı başına bir tartışma konusu. Böylesi bir modelin, Filistin halkının kendi kaderini belirlemek ve gerçekten özgürleşmek hedeflerinden uzaklaştırmaya dönük bir tuzak olduğu aşikâr.

Yorumlar kapalıdır.