Bekaert işçilerinin direnişi sürüyor!

4 Mayıs 2011 günü dokuz Bekaert işçisi işten çıkarıldı. Bunun üzerine fabrikada çalışan 400 işçi, “onlar yoksa biz de yokuz” diyerek direnişe başladı. Fabrikaya kapanan işçilerin talebi açık: İşten çıkarılan arkadaşlarının tekrar işe alınması.

Dokuz işçi neden işten çıkarıldı?

Çıkarma gerekçesi işçilere, “performans ve diğer nedenler” olarak açıklandı. Birleşik Metal-İş Sendikası ise gerekçenin cezalandırma olduğunu ifade ediyor. Hatırlanacağı üzere Birleşik Metal-İş sendikası Bekaert’de 29 Mart tarihinde uygulanmak üzere grev kararı aldı ama 30 Mart’ta anlaşma sağlandı ve greve çıkılmadı. Sözleşmeye göre ilk yıl yüzde 7,5 zam ve sonraki altı aylık dönemler için de enflasyon oranında artış belirlendi.

Açıklanan bu anlaşmadan dört gün sonra ise dokuz işçi işten çıkarıldı. İşte sendika, metal toplu iş sözleşmelerindeki bu kararlılıkları nedeniyle işçilerin cezalandırılmak istendiği görüşünde. Bekaert dışında Standart Depo’da da benzer tensikatların olması bu durumun bir göstergesi.

Performans gerekçesi inandırıcı mı?

Çıkarılan işçilerden Murat Gür 16 yıldır Bekaert fabrikasında çalıştığını söylüyor. Bekaert 1987 yılında Beksa adıyla bir Sabancı ortaklığı olarak kurulmuş. 2008 yılında Sabancı Holding ortaklıktan ayrılmış ve diğer ortak Belçikalı N. V. Bekaert SA şirketin tek sahibi olmuş.

Şirket lastik endüstrisi için temel girdi teşkil eden çelik kordundan cam filmine, topuk telinden hortum takviye teline ve yapılar için endüstriyel tellere (dramix) kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip. Balkanlardan Ortadoğuy’a, Kuzey Afrika’dan Türki Cumuriyetlere kadar geniş bir pazara sahip olan şirket Türkiye’nin en büyük 500 kuruluşu arasına girerek de gücünü göstermiş.

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) hazırladığı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması’na göre de Bekaert 2009 yılında 113 milyon 896 bin lira net kâr elde etmiş. Bu kârın oluşmasını sağlayan 400 işçiden birinin de, işten çıkarılan Murat Gür olduğu açık. Bu nedenle performans düşüklüğü gerekçesi inandırıcı değil.

İşten çıkarmanın gerçek nedeni!

Şeytan ayrıntıda gizlidir, denir. 2007 yılında içinde Murat Gür’ün de olduğu 206 kıdemli işçinin işine son veriliyor. Ardından Murat Gür dahil bu işçiler kıdemleri ve ücretleri düşürülerek yeniden işe alınıyor. Yani aynı işi daha düşük ücretle yapmaya devam ediyorlar. İşte 2008-2009 yılında Bekaert’i Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında sokan temel faktörlerden biri de bu: İşçi ücretlerinin düşürülmesi!

İşçilerin haklarının tırpanlanmasının en etkili yolu nedir? Onları örgütsüz kılmak! Patron işçileri nasıl örgütsüz kılar? Sendikalaşmalarını, örgütlenmelerini, dayanışmalarını kırarak, engelleyerek.

Bekaert işçisi oyunu bozdu, örnek oldu!

Bekaert işçileri toplu iş sözleşmesi sürecinde kendilerine reva görülen ücreti kabul etmediler, birlikte mücadele ettiler ve kazandılar. Bunun Bekaert patronunun kârından biraz eksilme anlamına geleceği açık. Bu yüzden patron mücadelenin çıbanbaşı saydığı işçileri ve/ya sadece gözdağı vermek-korkutmak için seçtiği dokuz işçiyi işten çıkardı. Bu patronun sonraki planı için birinci hamlesiydi. Eğer işçiler sessiz kalsaydılar muhtemelen patronun ikinci hamlesi bir grup işçiyi daha işten atmak olacaktı. Ve ardından patron 2007’de yaptığı gibi genel bir tensikat yapacak, örgütlülüğü kıracak, daha düşük hak ve ücretlerle sömürü çarklarını çevirmeye devam edecekti.

2010 yılı Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu verilerine baktığımız vakit bunun nedenlerini çok net görüyoruz: Araştırma raporuna göre, satış karlılığında 500 şirket genelinde 2008 yılında yüzde 3,9 olan satış kârlılık oranı 2009’da yüzde 5,8’e çıkmış. Buna mukabil 500 şirket genelinde çalışan sayısı ise bir önceki yıla göre yüzde 5,1 oranında azalmış. Kısacası işçileri işten at, daha çok işi daha az işçiyle yap, üstelik bugün dün verdiğinden daha az ücret ver.

İşte Bekaert işçisinin hayır dediği, bozduğu oyun budur.

Emek, Demokrasi, Özgürlük adayları Bekaert’ın sesi olun!

Kuşkusuz Bekaert işçisinin tek başına bu oyunu durdurma gücü olamaz.

1 Mayıs’ta dile gelen mücadele, birlik, dayanışma işte burada gerek.

Kitlesellik ve birleşik mücadele Taksim Meydanı’nda olduğu gibi Bekaert fabrikasının önünde de gerek.

KordSa işçilerinin Bekaert işçisi kardeşlerine uzattığı dayanışma elini tüm işçi ve emekçilerin uzatması gerek.

O zaman Bekart işçisi kazanır. O zaman işçi sınıfı kazanır. O zaman 1 Mayıs’a düğün-dernek-panayır muamelesi çekenler sınıfın birlik, danayışma ve mücadelesinin de ne olduğunu görürler.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku bileşenleri ve adayları ve tüm sınıf dost ve güçleri olarak Bekaert ile dayanışmanın, onların sesi olmanın tam zamanıdır.

Yorumlar kapalıdır.