Sanayide işten atmaların nedeni ekonomik daralma mı?

İşçi sınıfı her sektör, işkolu ve kesimi ile adeta elindeki her şeyi yitirmiş şekilde, ağır kayıplar ile 2025’e girdi. Asgari ücret yüzde 30’luk bir zam ile 22.105 lira oldu. Patronlara, ağalara hayırlı olsun. Elbette hayatlarımız ile alay eden bu zam(!) haberinden sonra Ergün Atalay’ın “küstüm bir daha masaya oturmam” tepkisi de CHP’nin “30.000 lira altında yapılacak bir zammı kabul etmem” dedikten sonra kabul edip bunu erken seçim kampanyasına dönüştürmesi de biz işçilerin yaşadığı krize uzaktan yakından bir çözüm üretmiyor. Bunların dışında gelişen cılız “Reis çıkıp 25’e tamamlayacak, sürpriz yapacak” beklentisi ise, yapsa bile bir o kadar anlamsız. Plan belli. Kriz var, hem de büyük kriz. Bunun faturasını, ne kadar acılı geçerse geçsin, yoksul milyonlar ödeyecek.

Etraftan işten çıkarma haberleri geliyor. Manisa’da Tor Demir, Arçelik, Bitron gibi büyük fabrikalar küçülmeyi bahane ederek işçi çıkartıyor. Küçülüyorlar ama asla daha az üretmiyorlar. Küçülttükleri bizlerin maaşları. Schneider’de grevi yasaklanmış işçiler inatla direnişlerini sürdürürken anlaşma umudunu içeride biriken siparişlere bağlıyor. Skoda Türkiye üretim ve satış rekorları kırıyor. Bir organize sanayi şehrine yukarıdan baksanız bacalar işçi mahallelerinin üzerinde değil fabrikalarda tütüyor. Hammadde ne kadar zamlanırsa yapılan iş/ürün o kadar zamlanıyor. Elbette düşük faizle krediler alıp iş yapmaya alışmış, belki de bu şekilde var olmuş orta ölçekli patronların, bizler için hiç de yeni olmayan yeni ekonomik durumda ayağı sendeleyebilir. Onlar için hiç üzülmemek ile birlikte onların da bizim için üzülmesini beklemiyoruz. En azından dert etmedikleri bir şey var ki o da bizim ücretlerimiz.

Asgari ücret artık yaygın ve neredeyse tek resmi ücret. Kiralar artıyor, günlük yaşam zorlaşıyor ama asgari ücret bu artan pahalılığa yüzdesel olarak yaklaşmıyor bile. Bundandır ya parası yetmez, kredi çıkmaz, patronu bilemeyiz ama işçi ücreti bir masraf kalemi bile değilken fabrikalar çatır çatır çalışıyor. Şimdi, tersine trollük sırası bizde! E hal buysa nerede kriz? Ne krizi? Bu ücretlerin hali ne? Şakası falan yok. Kemalpaşa’daki Temel Conta işçileri soruyor: Kıdem fark etmeksizin herkese asgari ücret veren patronun parası mı yok sendikayı kabul etmiyor? Hayır, 30 yıldır yanında asgari ücret ile çalışan işçi sendika istiyor diye dövmeye kalkışacak kadar yüzsüz, alçak ve bu ücret baskılama politikasına o denli bağlı.

Bunca büyütülmüş işsiz ordumuza rağmen, üretim hacmi henüz küçülmüş durmuyor. Krizin bugünkü aşamasında böylesine ucuz bir emek gücü ile çalıştırmak hâlâ epeyce mantıklı patronlar için. Ama yetmiyor, çalıştığımız için neredeyse üstüne para verdiğimiz bir dünya yaratmak için her zamankinden çok daha aç, çok daha saldırganlar. Nitekim sesimiz henüz gür değil, üretimi durdurup meydanları dolduramıyoruz.

Tamamen tepkisiziz demek de yanlış olur. Polonez’den MKB Rondo’ya, Hitachi’den Schneider’e ve Temel Conta’ya işçiler bu sefalet düzenine seslerini yükseltmeye çalışıyor. İşçi sınıfının tamamı rahatsız ancak altında toplanacakları bayrakları yok henüz. Tek Adam rejiminin en güçlü muhalefeti erken seçimden başka bir şey önermiyor. Rejim ile dost sendikacılar, sağ olsunlar küskünlüklerini belirtiyorlar ya, mücadelelerimizi yalıtık tutmakta da pek ustalar. Sanki ücret baskılama programının bir parçasılar. Yine de tepkiler yükselmeye devam ediyor ve biz devrimci işçilerin görevi daha da belirginleşiyor. Hiçbir şekilde hiçbir sorunumuzun temsilcisi olmayan her düzen unsuruna karşı bütün mücadeleleri birleştirmek, kardeşleşmek ve hayatlarımızın emek rezervi olarak görenlere karşı; alım gücünün düşmesine, ücretlerin baskılanmasına karşı; dış borç olarak alınan tonlarca parayı patronlara karşılıksız dağıtan, taksitini bize ödeten Tek Adam rejimine karşı “Ücretler her üç ayda bir gerçek enflasyon oranında artırılsın” ve “Dış borç ödemelerine son” sloganlarını gittiğimiz her grev çadırına taşımak, bulunduğumuz her yeri grev çadırına dönüştürmek ve diğer grev çadırlarına sesimizi yetiştirecek kadar bağırmak ve yaygınlaştırmak en asli görevimizdir.

Yorumlar kapalıdır.