Mısır devriminde yeni aşama

Mısır’da kitlelerin 17 Kasım’da başlattıkları yeni bir mücadele dalgasıyla, Mısır Devrimi yeni bir aşamaya girmiş bulunuyor. Yönetimi elinde bulunduran Yüksek Askeri Konsey’in, yeni anayasa tasarısında ordu ve ordu bütçesinin sivil denetime kapalı olması ve yeni anayasada ordunun “Anayasanın koruyucusu” olarak tanımlanmasını talep etmesi, bu sürecin tetikleyicisi oldu.

Mübarek’in devrilmesinin ardından iktidarı ele geçiren Askeri Konsey döneminde, kitlelerin yaşam standartlarında hiçbir değişim olmadığı gibi, Mübarek dönemini aratmayacak şekilde baskı, tutuklamalar ve işkence, bu dönemde de devam etti. Şubat ayında kitleler tarafından büyük sevgi gösterisiyle karşılanan orduya olan güven bu süreçte giderek düşerken, ordunun Olağanüstü Hal Yönetimi’ni halen sürdürmesi ve gelecek hafta yapılacak seçimlerden sonra da, gerçekte iktidarı elinde bulunduracak olması, oluşan güvensizliği daha da artırdı.

Askeri Konsey’e karşı ilk büyük gösteriler Temmuz ayında başlamıştı. Yüz binlerce insanın meydanları doldurduğu gösterilerde, binlerce devrimcinin katledilmesinden sorumlu yöneticilerin yargılanması, Mübarek ve rejiminin diğer önemli isimlerinin yargılanma süreçlerinin hızlandırılarak cezalandırılması talep edilmişti. Bu dönemde halkın nefretini kazanmış yüzlerce komiser ve yargıç emekli edilerek ve İçişleri Bakanı görevden alınarak, kitleler yatıştırılmaya çalışılmıştı. Rejimin bu manevralarına, eylemcilerin çoğunluğunun “son bir şans” vermesiyle sokak gösterileri sönümlenirken, bu dönemden itibaren ekonomik temelli mücadeleler ön plana çıkmaya başlamış, yüz binlerce işçi grev mücadelesine girişmişti.

Fakat “son bir şans”ın verildiği Ağustos ayından bu yana hiçbir şeyin değişmediğini gören ve seçimlerin ardından da iktidarı gerçekte Askeri Konsey’in temsil edeceğinin bilincinde olan kitleler, yeniden ve bu kez daha kararlı bir biçimde, askeri rejimin devrilmesi için mücadeleye giriştiler.

Ordunun yönetimini kalıcılaştırma girişimlerine karşı kitleler 17 Kasım’da sokaklara döküldü. 18 Kasım Cuma günü ise yüz binden fazla kişi Tahrir Meydanı’ndaydı. Bu görkemli gösteri aynı gün, Tahrir Meydanı’nın tekrar işgal edilmesiyle taçlandı. Bunun ardından güvenlik güçlerinin Meydan’ı kitlelerden geri almak için, bugüne kadarki en şiddetli saldırısı gerçekleşti. Güvenlik güçlerinin saldırısı sonucunda onlarca insan yaşamını yitirirken, binlerce kişi yaralandı. Fakat,kitlelerin kahramanca direnişi bu saldırıyı boşa çıkardı ve Mısır’ı yeni bir politik krizin içine soktu.

Kitlelerin bu kararlı tutumu sonucunda Geçici Hükümet istifa etti, Askeri Konsey’in başkanı Mareşal Tantavi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2012 Temmuz’undan önce yapılacağını ve bu seçimlerin ardından Konsey’in yönetimden çekileceğini açıklamak zorunda kaldı. Fakat yaklaşık bir yıldır devrim sürecinin içinde bulunan Mısır emekçi halkı için bu manevralar artık olağanlaşmış ve anlamını yitirmiş durumda. Kitleler, Askeri Konsey devrilmeden sokakları terk etmemekte kararlılar.

Askeri rejimin devrilebilmesi için politik bir genel grevin gerektiğinin farkında olan Mısır’ın öncü işçileri ve devrimcileri ise, şimdi bunun hazırlığı içindeler. Devrimin ardından kurulan ve giderek daha fazla işçiyi kapsayan Mısır Bağımsız Sendikaları Federasyonu, bir genel grev çağrısı yapmış durumda. Diktatörlük rejiminden gerçek bir kopuşun sağlanması görevi Mısır işçi sınıfının omuzlarında duruyor.

Yorumlar kapalıdır.