Yeterince bedel ödenmedi mi?

Hükümetin bedelli adımının ardından, hem zorunlu askerlik hem de bedellinin getirdiği eşitsiz durum çokça tartışılır oldu.

Anayasanın 72. maddesine göre: “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” denmektedir. Yani “Her Türk asker doğar” tanımlamasının temeli anayasa içerisinde böyle esnek, ancak kaçarı olmayan bir biçimde, hem de “hak” denerek ifadesini bulmaktadır.

Bedelli askerlik tartışması karşısında, “aslanlar gibi askerliğini yapmak” ya da, Lenin’in cümlelerine sığınmak oldukça kolay ve kulağa alışıldık gelen huzur verici refleksler olacaktır. Ancak gelin görün ki, böylesi refleksler bizlerin hayatına dair bir kolaylık sağlamadığı gibi bizlere somut bir olumluluk da getirememektedir.

Genç yaşta yaşama veda eden erlerin ardından, geride kalan ailelerinin yoksulluk içerisindeki yaşamlarını unutamıyoruz. 3000 liraya dayanan yoksulluk sınırının askerlik yaşına gelmiş pek çok emekçiye kesintisizce çalışma zorunluluğu yüklediğini düşünecek olursak, “zorunlu askerlik uygulamasının” emekçileri zora sokan bir durum olduğu gerçektir. Bedelli uygulaması ise bu zorluğa karşı daha da derin bir eşitsizlik katmakta.

Öte yandan, askerliğin, rejimin temel eğitim kurumlarından biri olduğunu da unutmamalıyız. Buna ek olarak, bedelli uygulamasının kapsamı ve sürekliliğine ilişkin tartışmalar, profesyonel orduya geçiş sürecini de işaret etmektedir. Tüm bu işçi dostu olmayan ihtimallere karşı uyanık olup, savaşa ayrılan paraların eğitim ve sağlık gibi hizmetlere yatırılmasından ve emekçilerin çıkarına kullanılmasından yanayız. Ayrıca yıllarca süren bu savaş içerisinde yeterince bedel ödemedik mi?

Tüm bu sebeplerle, askerliğin bedelsizce zorunlu olmaktan çıkmasından yanayız.

Yorumlar kapalıdır.