Suriye Devrimci Solu: “Bu bir sürekli devrimdir ve biz kazanacağız!”

Lucha Internacionalista’nın (Enternasyonalist Mücadele, İspanya) Suriye Devrimci Sol Akımı’nın liderlerinden Ghayath Naïssé ile Paris’te yaptığı söyleşiyi yayımlıyoruz.

Lucha Internacionalista (Lİ): Suriye Devrimi’nde güncel durum nedir?

Ghayath Naïssé (GN): Devrim, eylemlilikler devam ediyor ve halk direnişi geniş bir coğrafyaya yayıldı. Diktatör, Hava Kuvvetleri de dahil olmak üzere tüm askeri gücünü kullandı. Ama ayaklanan halk, oligarşik rejimin düşmesini istiyor. Çatışmalarda ve özellikle özörgütlenme ve özyönetim birimlerinde iyi bir örgütlenme görüyoruz.

Lİ: Bize biraz bu birimlerden bahsedebilir misiniz? Kimlerden oluşuyor? Nasıl örgütleniyorlar? Ne gibi görevler alıyorlar?

GN: Mahallelerde ve küçük köylerde ayaklanan halk yerel komiteler örgütlüyor. Tabandan diyebiliriz buna. Bu komiteler daha sonra şehrin tamamının ya da birkaç büyük mahallesinin oluşturduğu koordinasyonlara dönüşüyor. Görevleri ise mücadeleyi örgütlemek: eylemleri organize etmek, bildiri dağıtmak, yaralıları tedavi etmek, ihtiyacı olanlara yardım etmek için fon biriktirmek ve bu mücadelelerin medya ayağını temin etmek (video, basınla ilişkiler, uydu kanalları ve basınla röpörtajlar). Özyönetim birimleri kent bazında gündelik hayatı organize etmek için, çoğunluğu kitleler tarafından oylanan ya da seçilen kişilerden oluşuyor.

Lİ: İşçi sınıfının rolü nedir?

GN: İlk bakışta hiçbir sınıf liderlik rolüne sahip görünmüyor. Ama dikkatli bir analiz, iki unsuru açığa çıkarıyor. Birincisi, Suriye halk devriminin itici gücünü küçük burjuva sınıfın alt kesimi kadar işçi sınıfının, fakir köylülerin, kentin dışında kalanların oluşturduğunu görüyoruz. İkinci olarak, bu olgu ayaklanan bölgelerin haritasına baktığımızda, Hamas, Halep ve Humus kentlerinin işçi mahallelerinin ve İdlip, Deraa, Deyr el Zor gibi kırsalların, devrimin başladığı yerler olarak işaretlenmesi ile de doğrulanıyor. Zaten baba ve oğul Esad rejimi altında, 40 yıldır her türlü bağımsız işçi sınıfı hareketi yasaklamıştı. Sendikalar rejime bütünüyle bağlı. Devrim aynı zamanda işçi sınıfını da özgürleştiren bir hareket: Sınıf mücadelesini örgütleyecek sendikaların nüveleri devrimci süreçle birlikte açığa çıkmakta.

Lİ: Devrim halk gösterileri ile başladı fakat ardından silahlanmak zorunlu hale geldi. Silahlı mücadele hakkında ne düşünüyorsunuz?

GN: Evet, devrimci güçler devrimin ilk aylarında silahlara sarılmayı istememişlerdi, gösteriler barışçıldı. Fakat iki nedenden ötürü silahlı mücadele açığa çıktı. İlk neden, iktidardaki burjuva diktatörlüğün gösteriler karşısındaki vahşi tutumu: cinayetler, ölümüne işkence, binlerce insanın tutuklanması, aşağılamalar, tecavüzler, köylerin ve mahallelerin yerle bir edilmesi ve tarım alanlarının yakılması… İkinci neden ise 2011 Haziran’ından itibaren düzenli ordudan kaçan askerlerin sayısının artması. Sivil ve asker kaçaklar gösterileri savunmak için silahlı küçük tugaylar oluşturdu.

Lİ: Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’ndan da bahsedebilir misiniz?

GN: Bahsettiğim bütün bu silahlı küçük tugaylar ÖSO’yu oluşturuyor. ÖSO, silahlı halk direnişinin genel adı. Gerçek bir ordu değil, zaten merkezi ve tek bir komutadan da ibaret değil. Hiyerarşi yok. Bunun hem faydası hem de zararı var. Silahlı halk direnişlerinde devrimci, demokratik ve toplumsal strateji ile başat bir merkeziyet gereklidir. Bu açıdan, eleştirilerimizin çok uzağında olmayan ve kitlelerin de mücadelesini gözardı etmeyen bir silahlı halk direnişini, devrimin zaferi için gerekli olduğu sürece destekliyoruz.

Lİ: Peki ya rejimin eski görevlilerinin rolü nedir?

GN: Gösterilerde sürekli vurguladığımız şeyi tekrar ediyorum: diktatoryal rejimin batan gemisini terk eden herkes hoş gelmiş fakat, devrimi onlar yönlendiremez.

Lİ: Suriye’de solun politik tutumu nedir?

GN: Radikal solun çeşitli grupları çalışmalarını üç düzeyde yürütüyorlar: 1) koordinasyonlara katılıp, ezilen ve sömürülen kitlelerin mücadelesini örgütlemek; 2) ayaklanmaları daha derin ve radikal politik ve sosyal değişimlere taşımak için mücadelelerdeki bilinci yükseltmeye çalışmak; 3) devrimci süreci etkilemek için sol ve devrimci demokrat güçlerin geniş bir birlikteliğini oluşturmak. Ve aynı zamanda devrimci sol güçlerin, bir geçiş programı ile Suriye Devrimi’ni toplumsal eğilimleri olan demokratik bir devrime çevirerek, sürekli devrim adına birleşmesi için çalışmak. Bu unsurlar doğrultusunda, bizim için -Suriye’de veya dünyada- Suriye halk devrimini desteklemeyen bir sol olamaz.

Lİ: Peki ya Suriye Komünist Partisi (SKP)?

GN: Tarihi SKP, 3 fraksiyona bölündü. Her birinin kökleri birkaç yıl önce ölen ünlü Stalinist lider Halit Bektaş’ın SKP’sine dayanır. Bektaş’ın oğlu, bu fraksiyonlardan birinin başına geçerek partisini baştaki diktatörün rejimine sadık kıldı. İkinci ve yine Stalinist olan fraksiyon «Birleşik» SKP de ana parti olarak rejimle işbirliği içindeydi. Üçüncü fraksiyon’un lideri Kadri Cemil ise yaklaşık iki ay önce diktatör tarafından başbakan yardımcısı olarak atandı. Bu fraksiyonların tabanını oluşturan birçok genç, devrime katılmak için partilerinden ayrıldılar.

Lİ: Sizin SUK (Suriye Ulusal Konseyi)’a ve İslamcı politik önderliğe yönelik eleştirileriniz neler?

GN: Birçok eleştirimiz var. İlk olarak, 2011 Ekim’indeki kuruluşu antidemokratikti: meşruiyeti olmayan bir grup, İstanbul’da dışarıya kapalı bir otelde, üyelerini belirledi, bunu yaparken kimi zaman bu insanlara danışmadı bile. İkinci olarak, Konsey ivedilikle, Katar, Türkiye, Suudi Arabistan ve Fransa gibi ülkelerin tutsağı haline geldi. Üçüncü olarak, baştan itibaren stratejisi Suriye halkının gücü ve iradesine dayandırılmadı. Dördüncü olarak, SUK’un üzerinde Müslüman Kardeşlerin (MK) hegemonik gücü bulunmakta. MK gibi islamcılar, Katar ve Suudi Arabistan’a bağlı ve bu devletler tarafından finanse ediliyor. Programları ise, en azından büyük çoğunluğunun, bir mezhepçi yani gerici. Ve bu devrimci süreci tehlikeye sokuyor. Tüm mezhepsel hareketler ve propagandalar karşıdevrim tarafında yer alır.

Lİ: Emperyalist müdahaleye neden karşısınız?

GN: Emperyalist askeri müdahale çağrısında bulunulmasının yıkıcı bir etkisi oldu çünkü bu rejimin sonunun yakın ve kolay olduğu yanılsamasını yaygınlaştırdı. Ayrıca, bu mesele devrimci güçler arasında da bir bölünme yarattı. Emperyalist müdahale çağrısı, onu reddeden devrimci kitleler üzerinde moral bozucu bir etki yarattı. Emperyalizmin askeri müdahalesi olmadan bile ölü sayısı 25.000’i geçti. Eğer doğrudan bir müdahale olursa bu sayının nereye kadar çıkabileceğini bir düşünün. Şunu çok iyi görüyoruz ki bu bir buçuk yıl içinde, Rusya ve İran’ı saymazsak, emperyalizmin doğrudan bir askeri müdahalesi söz konusu değil.

Lİ: Rejimin aldığı destek nasıl bir önem taşıyor?

GN: Rusya siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri destek sunuyor. İran da rejime 5 milyar dolarlık bir yardımda bulundu. Rejim yıllık tarım üretiminin yarısı kadar miktarı, İran’dan satın aldı. İran’ın askeri yardımlarındansa bahsetmiyorum bile. Hizbullah da rejime siyasi ve lojistik destekte bulundu. Hizbullah, ayrıca Lübnan’daki ve Suriye-Lübnan sınırındaki Suriyeli devrimcilere de saldırılarını sürdürüyor.

Lİ: 25.000 ölümün ardından, rejimin sonunun yakın olduğu söylenebilir mi?

GN: Sanıyorum ve inanıyorum evet, rejim bitmiştir ve er ya da geç düşecektir. Suriye’deki devrimci süreç oldukça radikalleşmiş durumda ve bu kana susamış burjuva diktatör gitmeden halk hiçbir şeye razı gelmeyecek. Bu bildiğiniz gibi arzunun iyimserliği ve aklın kötümserliği meselesi. Biz şu an özgürlük ve onur eksenli demokratik taleplere eşitlik ve toplumsal adaletin eklendiği ve yıllarca sürmesi muhtemel bir devrimci sürecin başındayız. Bu bir sürekli devrimdir ve biz kazanacağız!

Yorumlar kapalıdır.