Üniversitelerde formasyon rantı

Biliyorsunuz, 2009-2010 Dönemi öncesi “öğretmenlik sertifikası” alabilmek, Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarına verilmiş bir haktı. Dileyen ve belli yeterlik şartlarına sahip olan adaylar tezsiz yüksek lisans adı altında bu belgeye bir buçuk yıl gibi bir sürede sahip olabiliyorlardı. Önce bu verilmiş hakkı kaldırmaya çalışan ve sonrasında gelen tepkiler ve açılan davalar sonucu bu kaldırma girişiminden vazgeçen YÖK, formasyon eğitiminin tezsiz yüksek lisans adı altında değil, “sertifika programı” şeklinde verilmesini uygun gördü ve bir buçuk yıl sürelik eğitim, sekiz ay gibi bir süreye indirildi.

Şu an gelinen noktada, okulların alabileceği öğrenci sayısını YÖK belirliyor. Bu sene, 50.000 başvuru alan formasyon programı için, yalnızca 15.000 kontenjan ayrılmış. Bunun yarattığı adaletsizlikten, özel ya da devlet üniversiteleri fahiş formasyon ücretleri, yasal olmayan ön kayıt ücretleri isteyerek öğrencilerin çaresizliğini sömürüyor. Bu sertifika programının YÖK tarafından belirlenmiş sabit bir ücreti yok, dolayısıyla her üniversite ücretini keyfi olarak belirleyebiliyor. Örneğin Bahçeşehir Üniversitesi 10.000 TL, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) 2.240 TL civarında kayıt ücreti istiyor. Bazı üniversiteler ise ön kayıt için de 50-100 TL civarında para istiyor (bu para kabul edilmediğiniz takdirde size iade edilmiyor). Örneğin Beykent Üniversitesi sadece ön kayıtta 3000 başvuru alarak -isteyen herkes ön kayıt yaptırabilir, bu kişileri almak zorunda değil- 300.000 TL gelir elde etmiştir. Bu rakamın kayıt halinde alınan ücretlerle birlikte kaç liraya denk geldiğini tahayyül bile edemiyoruz…

Formasyon başvurularında öğrenciler salt not ortalamasına bakılarak sıralanır. Oysa bu yöntem adaletsiz alımların ana sebebidir, çünkü A üniversitesinden alınan 2,50 ortalamayla B üniversitesinden alınan 3.00 ortalamanın adaletli mukayesesi tek başına mümkün değildir. İstanbul’da bir üniversitede alınan not ile Anadolu’da pıtrak gibi çoğalan yeni üniversitelerden ya da bir özel üniversiteden mezun olan öğrencinin not ortalaması aynı başarı sıralamasına tabi tutulamaz, bu haksızlıktır. Örneğin, MSGSÜ’nün not sisteminde (katalog sistemi) öğrenciler çok düşük not ortalamaları ile mezun edilir, dolayısı ile başka okullarda formasyon alma şansları çok düşüktür. Ama YÖK ve okullar sağladıkları rant nedeniyle bununla hiç ilgilenmemektedir.

En son MSGSÜ’deki alımlarda, bir fen edebiyat mezunu olarak başvurduğumda kendi bölümümden yalnızca 15 kişinin alındığını öğrendim. Oysa tamamen işsiz yetiştiren bu fakültedeki öğrencilerin bir meslekleri olmadığından öğretmenliğe yönelmeleri doğaldır. Asgari ücrete ücretli öğretmenlik yapmak yerine kadrolu olmaya çalışmaları ve bunun için de formasyon belgesi almaları şarttır. Fakat tam da fen edebiyat fakültesi mezunlarının istihdam edilemiyor oluşu, onca öğretmen de atanmazken YÖK’ü pek ilgilendirmemektedir.

En son MSGSÜ sitesinden yayınladığı son duyurusunda bölüm-okul farketmeksizin not ortalamasına bakarak 59 kişiyi alacağını bildirerek, daha önce ön kayıt yaptıran öğrencilerin ertesi güne 1.200 TL kayıt ücretini bulup gelmelerini ve onları belki kayıt edebileceğini duyurdu. Sabah okula gittiğimde 400 kişiyi kuyrukta, bir gün içinde muhtemelen borç alarak buldukları bin lira ile beklerken buldum. Çoğu kişi işinden izin almış, bir umut bekliyordu. Sonuçların açıklanması ise tam bir infial yarattı. Bu 59 kişinin arasında yalnızca 10 tane MSGSÜ öğrencisi alınmıştı, onlar da sadece Tarih bölümünden öğrencilerdi. Diğer alınanlar ise hemşirelik, takı tasarımı, rekreasyon, seramik gibi hangi okullarda istihdam edileceği belli olmayan Anadolu’nun çeşitli üniversitelerinden öğrencilerdi. YÖK’ün öncelikli olarak temel bilimlerden öğrenciler alınması gerektiğine ilişkin kararnamesi ihlal edilerek ve keyfi bir biçimde matematik, edebiyat, sosyoloji bölümlerinden öğrenciler açıkta bırakıldı. Bunun üzerine toplanan öğrenciler, bu alımların neye göre yapıldığını, alımlardaki şaibenin ve keyfi tutumun açıklanmasını istedi. Hocalar ilk ‘biz öyle uygun gördük’ şeklinde bir cevap verdiler fakat, öğrencilerin hocaların üzerine yürümesiyle YÖK ile görüşeceklerini belirterek kitleyi oyalamaya çalıştılar. Bunun üzerine yüzlerce öğrenci dilekçe yazmaya ve rektörlüğe gitmeye karar verdi. Rektörlüğe topluca gidilmesi sonucu, rektörlük YÖK ile tekrar görüşeceğini belirterek, oyalamaya devam etti. Biz de dilekçelerimizi kendi imkanlarımızla YÖK’e ve cumhurbaşkanlığına ilettik. Çeşitli kanallar aracılığıyla da irtibatımızı sürdürerek dilekçelerin sonucunu bekliyoruz. Ancak dilekçe gibi yollar her zaman için bir araçtır, bütün formasyon mağdurlarının biraraya gelerek mücadele etmeleri elzemdir.

Yorumlar kapalıdır.