Devlet, Yargı ve Erkek Şiddetine Hayır Demek İçin 25 Kasım’da Alanlara!

Son 5 yılda aramızda dolaşan kadın katili erkek sayısı 5 bine ulaştı. Buna sistematik olarak şiddet gösteren erkekleri, tacizcileri ve tecavüzcüleri, kadını korumayarak ölmesine sebep olan yargıyı, şiddetin bizzat uygulayıcısı olarak kolluk kuvvetlerini de eklersek durumun kadına yönelik bir vahşete dönüştüğünü söyleyebiliriz.

2012 yılının ilk 9 ayında 116 kadın katili daha aramıza karıştı. Geçtiğimiz ay ise erkekler 13 kadını öldürdü, 12 kadına tecavüz etti, 16 kadını yaraladı. Sekiz kadını kocaları, ikisini boşanma davası süren kocaları, birini imam nikahlı kocası, birini eski kocası, birini eski sevgilisi öldürdü. Yani kadınlar en çok yakınlarında bulunan erkekler tarafından şiddet gördü. Kadınların biri, denetimli serbestlik yasasından ötürü serbest kalan kocası tarafından, diğeri koruma istediği halde korunmadığından, bir diğeri ise boşanma davası esnasında adliye önünde öldürüldü.

Kadınların maruz kaldığı sistematik şiddet yalnızca çevrelerindeki erkekler ile de sınırlı değil. Şiddet, kadına cinsiyeti nedeniyle ailede, işte, sokakta uygulanan, ayrıca devletin kolluk güçlerinin göz yumduğu ya da bazen uygulayıcısı olduğu, savaş durumunda bir silah olarak kullanılan, fiziksel, cinsel, duygusal, ekonomik, psikolojik kaynaklı sistematik davranışlar bütünüdür. Devletin erkeği koruyan yasaları; yargının erkek şiddetine zemin hazırlayan kararları ve en önemlisi de kadının kendi bedeni, emeği ve kimliği üzerindeki karar hakkını ihlal eden her uygulama da, kadına yönelik şiddeti üreten etmenlerin başında gelir. Bunun en belirgin örneği, geçtiğimiz aylarda devletin, kürtajı cinayet ilan ederek kürtajı yasaklama girişimi ile sezaryeni keyfi bir biçimde engellemeye yönelik çıkardığı yasadır. Örneklerle ifade edecek olursak, sezaryen yasası, tıbbi açıdan riskli olduğu halde normal doğuma zorlanarak 2 kadının hayatını kaybetmesine, 6 bebeğin de ölümüne yol açmıştır. Kürtajı yasaklamaya yönelik yasanın geçmesi halinde ise, kadınlar sağlıksız ortamlarda ve güvenilir olmayan kişiler tarafından yapılacak kürtaj operasyonlarına mahkum olacak ve bu durum, yeni kadın ölümlerine yol açacaktır.

Kürtajı yasaklamaya yönelen, sezaryeni keyfi bir biçimde kısıtlayan, meselenin öznesi olan kadına ve doktora söz hakkı tanımayan her girişim, kadına yönelik devlet şiddetidir. Çünkü, bu engellemeler sonucu kürtaj olamayan her kadın, tecavüz sonucu hamile kalan Nevin Yıldırım örneğinde olduğu gibi, istemediği bir çocuğu doğurmak zorunda kalacak ya da güvenli olmayan bir yolla kürtaj yaptırarak ölümle karşı karşıya kalacaktır. “Tecavüz sonucu doğan çocuğa devlet bakar” diyen Sağlık Bakanı bizzat kadının hayatını etkileyecek bir şiddetin savunuculuğunu yapmakta, tecavüze maruz kalanı cezalandırmaktadır.

Kadınları öldüren erkekler “haksız tahrik” indirimleriyle ödüllendirilirken, Sakarya’da 2’si polis 34 kişinin cinsel istismar ve tecavüzüne maruz kalan 14 yaşındaki Ö.C’nin bütün tecavüzcüleri salıverilmişken, şiddet gösteren erkeklerin devlet eliyle korunduğu açıktır!

Kadın düşmanı Başbakan’ın “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, “Kadınlar 3 çocuk doğursun” yolundaki açıklamaları; kadınları babalarına veya kocalarına bağlı sosyal güvenlik hakkına mahkum eden, aile dışında yok sayan yasal-kurumsal düzenlemeler; kadına yönelik şiddete, tecavüzlere ve kadın cinayetlerine göz yuman hukuk dışı uygulamalar; Ulusal İstihdam Stratejisi, grev yasakları gibi yeni kölelik düzenlemeleri ile kadını sömüren, erkeğe bağımlı kılan; cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılığa tabi tutan, örgütlü kadınları baskı ve sindirme ile tecrit eden devlet; ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddetin uygulayıcısı ve kollayıcısı olmaya devam etmektedir.

Kadınlar olarak, şiddeti koruyan ve kollayan anlayışın hesabını ancak birlikte sorabiliriz. Birleştikçe güçlenebilir, örgütlendikçe birbirimizden güç alarak şiddete karşı ses çıkarabiliriz. Bu yüzden, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele gününde bütün kadınları alanlara, isyanımızı, taleplerimizi haykırmaya çağırıyoruz.

Kadın cinayeti davalarında indirime son, namus ve nefret cinayetleri nitelikli hal kapsamına alınsın!

Güvenli, erişilebilir ve ücretsiz kürtaj hakkı! Bedenimiz üzerindeki her türlü karar hakkı bize ait olmalıdır!

Şiddet, taciz, tecavüz ve cinayetlerin önlenmesi için kamusal önlemler alınmalı, bu suçları işleyenlerin cezaları ağırlaştırılmalıdır; ölümle tehdit edilen kadınlar özel önlemler alınarak korunmalı ve sığınma evi sayısı artırılmalıdır!

Yorumlar kapalıdır.