Yeni YÖK taslağı: Burjuvazinin bir planı var! Peki ya bizim?

YÖK, yeni taslağını kamuoyuna açıklayarak önümüzdeki dönemde kapitalizmin ve Türkiye burjuvazisinin üniversitelere dönük beklentisini gözler önüne sermiş oldu. Tüm dünyada, neoliberal politikaların bir sonucu olarak, devlet kamu harcamalarından elini çekerek bu alanları sermayeye terk etmektedir ve eğitim de bu alanlardan biridir. YÖK’ün yeni taslağı da bu kaygılar doğrultusunda, Türkiye’nin de dahil olduğu Bologna deklarasyonu kapsamında, TÜSİAD gibi sermaye gruplarının da desteğiyle, üniversitelerin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmasını önüne koyan, öğrencilere ve tüm üniversite bileşenlerine dönük yoğun bir saldırı programıdır!

Evet, yoğun bir saldırı programıdır! Çünkü bu taslağın uygulanması kamusal yükseköğretimin bertaraf edilmesi demektir! Burjuvazinin saldırı programının karşısına öğrencilerin, asistanların ve tüm üniversite çalışanlarının ortak bir mücadele programıyla çıkması ve bu taslağın uygulanmasının önüne geçmesi acil bir ihtiyaçtır.

1-Üniversitede mali özerkliğe hayır!

Taslak üniversitelerin mali özerkliğini savunmakta ve üniversitelerin kendi kendisini döndürebilir, kâr edebilir şirketler haline gelmesini istemektedir. Bunun yolu da devletin üniversitelere yaptığı harcamaları keserek bu alanı sermayeye, sanayi çevrelerine terk etmesini getirmektedir. Bu şekilde üniversitelere girecek olan burjuvazi, eğitimi kendi ihtiyaçlarına cevap verebileceği, yani kâr elde edebileceği bir hale getirecek, müfredatı kendisine göre düzenleyecektir. Ayrıca istihdama yönelik eğitim propagandası altında sanayi kuruluşlarının bazı faaliyetleri (örneğin araştırma-geliştirme birimleri) üniversitelere aktarılarak öğrenciler buralarda ücretsiz staj yaparak şirketlerin daha az harcama yapmasına hizmet edecektir. Sermayeye kâr getirmeyecek bölümlerin akıbeti ise kapanmak olacaktır. Üniversitelerin kâr elde edebilir kuruluşlar haline gelmesi için burjuvazinin bir başka ihtiyacı da üniversite içinde güvencesiz ve esnek çalışmanın kurallaşmasıdır. Bu uğurda asistanlar ve üniversite emekçileri üzerinde kadrosuz, sözleşmeli ve proje bazlı çalışma düzeninin baskısı yaratılacaktır. İşte İTÜ asistanları bu düzene karşı mücadele etmektedirler! Taslakta özel üniversite açılmasının önündeki engellerin kaldırılmasının planlanması, sermayenin eğitimi kâr elde edilebilir bir sektör haline getirmekteki kararlılığını göstermektedir. Bu kararlılık kamusal yükseköğretimin ortadan kaldırılması ve burjuvazinin kârının artırılmasından beslenmektedir!

T.C. Bologna deklarasyonundan imzasını geri çeksin!
Özel üniversitelerin açılması yasaklansın!
Vakıf üniversiteleri tazminatsız kamulaştırılsın!
Kamusal, nitelikli ve parasız eğitim!
Üniversite emekçilerinin özlük haklarına dönük saldırılara son!
Güvenceli iş, güvenli gelecek!

2-Üniversite Konseylerine hayır!

Taslak, üniversiteleri sermayenin hizmetine sunmanın planını yaparken bir yandan da buna uygun yönetsel formüller üreterek sermayedarların üniversitenin yönetiminde söz sahipliğini garanti altına almaya çalışmakta. Yeni düzenle birlikte kurulması planlanan üniversite konseyleri de bu amacın bir ürünüdür. Kamu üniversitelerinin mütevelli heyeti olarak da adlandırabileceğimiz bu konseylerin içinde üniversiteye yatırım yapan sanayi kuruluşlarının da temsilcileri bulunacak ve konseyler üniversitenin yönetiminden yetkili olacaklardır. Böylelikle üniversite içi rejim de sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilerek öğrencilerin “müşteri” ve “meta” sıfatlarına adaptasyonu, üniversite çalışanlarının da esnek ve güvencesiz çalışmaya biat etmesinin ortamı yaratılmaya çalışılacaktır. Tümüyle bir şirket mantığının hakim olacağı, öğrencilerin ve üniversite emekçilerinin temsiliyetinin olmayacağı yönetim biçimine karşıyız

Üniversiteler öğrenciler ve üniversite emekçilerinin seçimiyle belirlenen kurullarca yönetilsin!

Ancak böyle bir denetimin kurulmasıyla burjuvazinin yaratmaya çalıştığı; öğrencilerin müşteri ve üzerinden kâr elde edilebilen meta haline geldiği, asistanların ve diğer üniversite çalışanlarının esnek ve güvencesiz çalışmaya zorlandığı, eğitimin niteliksiz hale getirildiği, kafa ve kol emeği ayrımının daha da derinleştirildiği üniversite modeline karşı durabiliriz. Ve bu yolla, doğrudan demokrasinin egemen olduğu, ezilen ve sömürülen kesimlerin dışlanmadığı, eğitimdeki sınıf eşitsizliğinin, etnik ayrımların ve kafa ile kol emeği arasındaki uçurumun ortadan kaldırıldığı özgür emekçiler üniversitesinin inşasına ulaşabiliriz!

Yeni YÖK taslağı çöpe!

Özgür emekçiler üniversitesi için mücadeleye!

Yorumlar kapalıdır.