“Çözüm”ü beklerken
Hükümetin bu ay Kürt sorununda ‘çözüm’e ilişkin bir paket açıklayacağı biliniyor. Bu paket ne kadar demokratikleşme içerecek tartışıladursun, Başbakan açıklamaları ile paketin rengini netleştirdi. Pakette Kürtlerin temel taleplerinden biri olan anadilde eğitime ilişkin bir düzenleme yok. Başbakan, bunun bir bölünme konusu olduğunu, anadilin resmi dili aşındıracağını söyledi. Bir başka önemli taleplerden biri olan siyasi af ise söz konusu bile değil…
Başbakan bu sözleriyle devletin geleneksel resmi inkar politikasını sürdürdüğünü beyan etmiş aslında. Yani hükümetin çözüm sürecine ilişkin hiçbir adım atmamış olması; acil somut adımlar olarak önesürülen Öcalan’ın koşullarına dönük iyileştirmeler, AKP hükümetinin Rojava’ya yönelik tutumu sürecin geldiği noktaya ilişkin önemli kırılmalar.
Bir süredir, Kürdistan’da yoğun karakol ve baraj yapımıyla birlikte, hükümetin koruculaştırma politikasını sürdürmesi, yapılan hava keşif çalışmaları malumun ilanıydı. Daha bir ay önce Lice’de kalekol yapımını protesto eden halkın silahlarla taranması ve Medeni Yıldırım’ın katli hakkında hiçbir açıklama yapılmaması hükümetin Kürt sorunun “çözümünde” gerçek niyetinin ne olduğunu açıkça ortaya koymuştu. Nitekim 15 Eylül’de yapılması planlanan Kürt Ulusal Kongresi konusunda Kürdistan Bölgesel Yönetimi hükümetini de tehdit eden Erdoğan’ın, kongrenin Filistin Kurtuluş Örgütü’ne benzetilmesine ilişkin “onlar [Filistinliler] kendi toprakları gasp edilmiş, mücadele veren insanlar. Kürtlerin böyle bir sorunu var mı?” sözleri ise bazı şeylerin hiç değişmediğini gösteriyor.
Kürt halkının tek bir talebi var aslında, o da tarihi zulüm ve adaletsizliğin giderilmesi, dünyanın diğer halkları gibi bir bütün olarak kimliklerine, özgürlüklerine ve onurlu yaşam haklarına kavuşabilmek. Kürt halkının iyi bildiği başka bir şey de var ki, özgürlüğün bir iktidarın bahşedebileceği bir hak olamayacağı, bunun kitlesel seferberliklere dayalı bir mücadeleyle elde edilebileceğidir. Bu da Kürtlerin kendi kaderlerini özgürce tayin edebilecekleri eşit ve adil koşullarda mümkün. Böylesi bir koşulda gerçekleşecek bir çözüm Ortadoğu halkları için de barış ve özgürlük anlamına gelecektir.
Yorumlar kapalıdır.