Yarım milyondan fazla öğrenci “arada kaldı”!

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı “Şimdi Türkiye’nin konumu itibariyle biz icat yapamıyoruz, buluş yapamıyoruz. Tarım ülkesiyiz biz. Ne yapacağız biz. Ara eleman ülkesiyiz.” açıklamasını, doğanın ve toplumun her aşamasında görülen geçiş formlarından bir kısmını gündeme almak için, güzel bir fırsat olarak görüyoruz. Üstelik, bunun için arkeolojik kazıya da ihtiyacımız yok. Zira, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bir bakanı, ideolojik, politik, ekonomik ve nihayet kültürel olarak “arada kalma” halini çok veciz bir biçimde açıklamış bulunuyor. Son olarak SBS’de açıkta kalan 600 bine yakın öğrencinin durumunu da bu açıklamayla beraber okumak gerekiyor. Peki ne anlama geliyor tüm bunlar?

4+4+4 sisteminin temel dayanaklarından birini oluşturan ara eleman ihtiyacının giderilmesi sorunu, SBS’de yaklaşık 600 bin öğrencinin açıkta kalmasıyla beraber tekrar gündeme oturdu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıklamasına göre bu öğrenciler Özel Okullar, Meslek Liseleri, İmam Hatip Liseleri ve Açık Lise’ye yönlendirilecek. Hükümet bu hamleyle bir taşta birkaç kuş birden vurma niyetinde. Birincisi, yukarıda aktardığımız ve Bakan Bayraktar’ın dili döndüğünce açıklamaya çalıştığı sınırlı sermaye birkimine sahip, yarı sömürge bir ülke konumunda olan Türkiye’de esnek ve güvencesizliğe mahkum edilmiş bir kalifiye ara eleman piyasasının oluşturulması ve bu yolla “yatırım yapılabilir ülke” olarak kalabilmenin koşullarının aranması. İkincisi, neoliberal muhafazakarlaşmanın Türkiye’deki sembolü İmam Hatip’lerin itibarının iade edilmesi ve öğrenci gençliğin muhafazakarlaştırılması. Üçüncüsü, açık liseler aracılığıyla işsizliğin örtülmesi ve bir yandan da bu öğrencilerden ucuz işgücü olarak faydalanma. Bu liste daha da uzatılabilir. Fakat, son olarak eklenmesi gereken bir diğer nokta da, özellikle açık liseler aracılığıyla öğrencilerin birbiriyle etkileşim içinde olmasının önüne geçilmesi ve bu yolla olası muhalif hareketlerin önlenmesi.

Engels, “Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Rolü” adlı broşüründe ara geçiş formlarıyla ilgili olarak şöyle yazar; “Bugün yaşayan bütün insansı maymunlar dik olarak ayakta durabilirler; ama bunu, yalnız zorunlu hallerde ve pek beceriksizce yaparlar.” ve ekler: “İki ayak üzerinde yürüme, onlarda, hiçbir zaman geçici bir önlemden öteye gitmemiştir.”

31 Mayıs ayaklanmasının ilk şokunu üzerinden attıktan sonra, “Diklenmeyeceğiz. Dik duracağız.” beyanatları veren Recep Tayyip Erdoğan hükümeti de yukarıda bahsedildiği gibi, ne iki ayağı üzerinde doğrulabiliyor ne de dört ayağı üzerinde yürüyor. Toplumsal süreçleri derinden etkileyen bu olgu, eğitim alanında, sermayenin bugünkü ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkan ara eleman ihtiyacı şeklinde kendini göstermiş durumda. Zorla sermayenin ihtiyaçlarına koşulan yüz binlerce öğrenci için ise söylenecek tek söz var: Ya hep beraber, ya hiç birimiz!

Yorumlar kapalıdır.