Kazova: “Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.”
İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı?
Kazova’dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat haklarımızı almak için patrona talepte bulunmamızla başladı ve patron bizi muhatap almadı. Biz haklarımızı istedik; yani burada herhangi bir hırsızlık yapmadık, ama fabrikada bizi muhatap alan hiç kimse yoktu. Biz 31 Ocak’ta fabrikaya geldiğimizde hepimiz 1 haftalık izine çıkartıldık. Bunun öncesinde fabrikada iş vardı, ama para verilmiyordu, Cumartesi, pazar da mesai yapıyorduk. Sonra bir gün işe geldik, duvar çekilmiş fabrikaya; bunun neden yapıldığını sorduk. Umut Somuncu bize “Ben babamla anlaşamıyorum, biz burayı böleceğiz. Babam sürekli ihracat çalışıyor, ben ihracat çalışmak istemiyorum. Ben kendi piyasama çalışmak istiyorum. Kendim yapıp, kendim satacağım.” dedi. On bir arkadaşımız öbür tarafa geçti. Bu olaydan sonra bir ay daha çalıştık. Daha sonra 1 Şubat’ta bir hafta izne çıkartıldık. Geri geldiğimizde fabrikada patron yoktu. Hiç kimse yoktu, muhatabımız yoktu; bir avukat vardı sadece.
Bu avukat da bize patronun binayı satacağını, ipotek yapacağını, bizim haklarımızı buradan talep etmemiz gerektiğini söyledi. İşçi arkadaşlar olarak toplandık, patronun kendi adamları da vardı içimizde, insanları bölmeye çalışıyorlardı, ben ve iki kişi daha gelin oturalım, çıkmayalım, fabrikada haklarımızı alıncaya kadar burada direnelim dedik. Ama arkadaşlardan kimse dinlemedi, daha doğrusu herkes ürküyor, herkes korkuyor, işte herkes dağıldı, bir gün sonra gelince olay iyice soğudu herkes ayrıldı; çünkü patronun kendi elemanları arkadaşları kandırıyordu, bölük bölük ayrı yerlere, ayrı avukatlara gönderiyorlardı arkadaşlarımızı. Mesela bizim burada 6-7 tane avukata ayrı ayrı dava verilmiş. Sonra aramızda ne yapacağımızı konuştuk, Çağdaş Hukukçular Derneği’ne gittik arkadaşlarla ve eylem yapmaya karar verdik; her Çarşamba günü Şişli’den fabrikanın önüne, Cumartesi günleri de akşam saat 6’da Taksim’den Galatasaray lisesine yürümeye karar verdik. İlk başta böyle başladık. Sonra bir duyum geldi; fabrikanın önüne geceleyin tır yanaşıyor bir şeyler alıyorlar dediler bize. Biz tabi önce şaşırdık, yani inanamadık ama buraya yakın çalışan arkadaşlarımıza telefon açtık kontrol etmeleri için. Onlar da bunun doğru olduğunu söylediler. Meğer tır yanaşmış, burada çalışan arkadaşlardan bazıları makineleri ve ipleri çalıyorlarmış. Biz de bunun üzerine çadır kurmaya karar verdik. Daha sonra fabrikayı işgal etmeye karar verdik ve içeri girdik. Bu zamana kadar patronlardan hiç haberimiz yoktu. Kiraladıkları evlere gidiyorduk bilgi almak için ama bizim gittiğimiz her evden taşınıyorlardı, ev sahipleri bile onlardan şikâyetçiydi. Biz en sonunda onların peşini bıraktık ve fabrikaya yöneldik. Bir sabah fabrikaya girdik ne yapacağımıza karar verirken saat 9.30’da polisler geldi, 20-30 tane ekip arabası, TOMA, sivil polisler falan fabrikanın etrafını sardılar. Daha sonra Umut Somuncu aramış, arkadaşların ismini verin ben onlarla konuşayım, demiş. O gün herhangi bir şey olmadı. Birkaç gün geçtikten sonra arkadaşlarla makinaları çıkartmaya karar verdik. Bir ses bir seda yoktu araba kiraladık, 4 makinayı arabaya yükledik, 5. Makinayı yüklerken polis geldi. Arabaları durdurdular. Götürmemize izin vermediler. O gün yine patronun oğlu aradı, yine isim listesi istedi konuşmak için, biz haklarını alabilmeleri için burada çalışmış olan engelli arkadaşlarımızın da ismini yazdık; ama patron bu isimleri karakola hırsızlıktan dolayı şikâyet etmiş. O gün karakola gitmemiz gerekti ifade vermek için. Süreç genel olarak böyle başladı.
İC: Makinalarla üretime geçmeye karar vermeden önce onları satmayı düşündünüz…
Kazova’dan bir işçi: Aslında makinaları başka bir yere götürüp imalata başlayabilirdik ya da satıp 94 arkadaşımızın paralarını verecektik; ama çıkaramadık. Ayrıca makinaların ana kartlarını da sökmüşler. Elimiz kolumuz bağlı durmayalım dedik üretime geçmeye karar verdik ve depoda bulduğumuz kazakları satarak makinaların eksik parçalarını aldık, özellikle forumlarda sattık kazakları… Şu an iki tane makinamız var, üçüncüsü de yakında çalışacak. Bu ayın 28’inde bir şenliğimiz olacak.
İC: Bundan önce sendikal bir örgütlenme var mıydı fabrikada?
Kazova’dan bir işçi: 2000 yılında vardı. Ben 2000’de bir sendikaya girdim ama sonu kötü bitti; çünkü bizim patronlar diktatörler. Sendikaya gittiğimizi öğrenmişler, beyzbol sopalarıyla insanları tek tek çağırarak tehdit ettiler ve dövdüler ve dört arkadaşımızı ve beni işten attılar; ama benden başka makine ustası bulamadıkları için beni işe geri aldılar. Burada herhangi bir sendikaya girmek istediğinizde patronların aşırı tepkisiyle karşılaşıyorsunuz.
İC: Direnişinizde herhangi bir sendika sizinle iletişim kurdu mu?
Kazova’dan bir işçi: Ben fazla burada kalamadığım için hepsini bilmiyorum; ama geçenlerde Süleyman Çelebi geldi. Nakliyat-İş sendikasından arkadaşlar destek veriyorlar bize.
İC: Patronsuz üretim süreci nasıl devam ediyor?
Kazova’dan bir işçi: Aslında olumsuz hiçbir yanı yok. İnsan kendi işini kendisi yaptığı zaman daha rahat, daha huzurlu oluyor. Bizim buradaki bütün arkadaşlarımızla düşüncelerimiz aynı, fikirlerimiz aynı. Herkes “Evet arkadaşlar üretime başladık, devam ediyoruz” diyor. Kesinlikle bu yaptığımız yanlış diyen yok aramızda. Biz hep birlikte bir karar aldık ve bugüne kadar herkes sadık kaldı bu karara. Çok zamanımız da yok aslında; çünkü her birimiz ayrı ayrı bir iş yapıyoruz. Hepimiz aynı işi bilmiyoruz. Mesela sadece ben robotu biliyorum. Ekstra da çalışıyorum başka yerde, bazı sıkıntılar oluşuyor, o zaman çıkıp direkt buraya geliyorum. Kotonlarda bazı sıkıntılarımız oluyor. Ama bugüne kadar önemli bir sıkıntımız yok. Bence patronlu mu patronsuz mu derseniz ben patronsuz üretimin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ben arkadaşlarımın yüzüne de bakıyorum, herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.
İC: Direnişinizle aynı zamanda Gezi direnişi yaşandı, Gezi eylemliliklerinde size ilgi nasıl oldu?
Kazova’dan bir işçi: Eğer Taksim Direnişi olmasaydı bizim burada şimdiye kadar durmamız mümkün değildi. Çünkü biliyorsun, maalesef polis en ufak bir şeyde tepene biner, sürekli rahatsız eder. Gezi olmadan önce sabah erken saatlerde polisler gelip bizim çevreyi rahatsız ettiğimizi söylüyordu. Ama Taksim olaylarından sonra polis sorunu bitti. Ayrıca her gün yakınlardaki forumlardan insanlar geliyorlardı destek için…
İC: Bizler direnişinize destek olmak için neler yapabiliriz?
Kazova’dan bir işçi: Sizlerin buraya gelmenizi, sesimizi duyurmanızı istiyoruz. Biz sizden sesimizi duyurmanızı istiyoruz. Sadece bizim için değil mesela bakıyorum bütün fabrikalarda sıkıntılar var, bütün işyerlerinde sıkıntılar var. Taksim’de bugüne kadar olmayan olaylar oldu, çünkü halk sıkışmış, halk artık isyan etti. Aynı şeyler farikalarda da var. Yani fabrikalarda herkes zorla çalışıyor kimse isteyerek çalışmıyor; çünkü asgari ücret ya da 12 saat 1,5 milyardan kimse memnun değil, sendika hakları yok, bir sürü haklarını gasp ediyorlar insanların, bunu duyurmamız gerekiyor, bizi örnek almaları gerekiyor fabrikaların, zaten biz de destek veriyoruz onlara…
Röportaj için Kazova işçilerine teşekkür ediyoruz. Patronsuz ve sömürüsüz dünya için direnişlerini selamlıyoruz!
Yorumlar kapalıdır.