Geleceksizlik çemberinden çıkış için
Geçtiğimiz yılın gençlik açısından bol direnişli bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. Bu direnişler burjuva idarecileri zor durumlara sokarken onları gençlik politikalarını gözden geçirip belirli değişiklikler yapmaya itti. Örneğin, üniversitelerde özel güvenlik eliyle yürütülen baskıyı yeterli görmeyen iktidar, üniversiteye polisi yerleştirmeyi planladı. Zamanında “üniversiteden atılmayı kaldırmakla” övünürken bir anda üniversiteyi belirli bir süre geç bitirenlerin atılmasını savunur pozisyon aldı. Politikaların özü yani kamusal eğitimin tamamen tasfiyesi ise hiç değişmedi.
Gençlik politikaları burjuvazinin genel yönelimine bağımlıdır. Bu yönelim, özellikle 21. yüzyılda şiddetlenen krizlerden çıkmayı kamusal harcamaların kısılmasında gören anlayışla özetlenebilir. Böylelikle patronlar kamu kaynaklarını artan bir oranda kendilerine tahsis ederken gençliğe ise bu politikalardan işsizlik, geleceksizlik ve güvencesizlik düşmektedir. Geçtiğimiz yıl tüm dünyada şahit olduğumuz gençlik eylemleri bu politikalara isyan niteliği taşımaktadır.
Türkiye de bu eylemlere bu yıl belki de son yıllarda ilk defa bu kadar şiddetli biçimde sahne oldu. Üniversitelerde protestolarla başlayan eylemler Gezi ayaklanmasıyla iktidarı ciddi biçimde tehdit eder hale geldi. İktidarın buna cevabı uzun zamandır sürdürdüğü politikaları daha da şiddetlendirmek oldu. Buna göre, gençlerin neoliberal politikalara uyum sağlaması amaçlı muhafazakarlık, öğrencilerin “kızlı-erkekli” aynı evde yaşamasına karışmaya kadar varacak kadar sıklaştırıldı. Son dönemde polis şiddeti haber değeri taşımayacak derecede sıradanlaştı.
Burjuvazi lise (meslek liselerindeki staj adı altındaki sömürünün organize sanayi bölgelerinde köleliğe dönüşmesi, özel okullara teşvik, eğitimin niteliksizleştirilmesi vb.) ve üniversitelerdeki (Bologna Süreci, kâr amaçlı Ar-Ge faaliyetleri ve teknoparklar vb.) neoliberal uyum politikalarıyla gençliği iliğine kadar sömürüp bir kenara atmanın peşinde. Çıkış yolu olarak ise Rıza Sarraf modelini, üniversitelerde lüks arabalı-villalı öğrencilikten patronluğa geçişi öneriyor. Kariyer basamaklarını bize lütfeden patronlar, her basamağı geçişte birilerini ezerek geçmemizi ve bunu yemek yemek ya da su içmek kadar doğal kabul etmemizi bekliyor. Şimdiden uyaralım, bu yola baş koyanların büyük çoğunluğunu bol depresyon haplı mutsuz bir gelecek bekliyor. Burjuvazi bize kölelikten başka hiçbir şey vaat etmiyor!
Yorumlar kapalıdır.