Geçtiğimiz ay Suriye’de Irak Şam İslam Devleti ve diğer muhalif güçler arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, Suriye Devrimci Sol Akımı’nın 15 Ocak’ta yayımlanan değerlendirme metni.
İki hafta önce, tam da meşhur ölü doğmuş 2. Cenevre Konferansı’na denk gelecek şekilde, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve İslamcı gruplar tarafından El Kaide ile ilişkili gerici faşist IŞİD’e (Irak ve Şam İslam Devleti) karşı bir savaş başlatıldı.
Öncelikle, halk hareketinin, özellikle geçen yıldan beri, yalnızca burjuva diktatör rejimin değil silahlı İslamcı grupların da şiddetine ve eşi görülmemiş gaddarlığına maruz kaldığını hatırlatmak gerek. Bu İslamcı gruplar halk devrimi ve onun militanları ve aktivistlerini kendi İslam anlayışlarına karşıt olduğunu düşündükleri, sigara içmek ve giyim şekli gibi sebeplerden dolayı baskı altında tutarken, uyguladıkları şiddetin derecesi ise gruptan gruba değişmekte. IŞİD göstericileri tutukladı ve halkın üzerine ateş açtı, hatta pek çok aktivisti ve halk devriminin ilkelerine bağlılıklarıyla bilinen bazı ÖSO kadrolarını katletti. Bu şiddetin en gerici ve acımasız olanları IŞİD tarafından geniş çapta gerçekleştirildi. Bu da bu grupların tüm halk desteğini kaybetmelerine varacak kadar geniş bir halk tepkisine yol açtı. Böylelikle terör ve baskı özellikle Rakka, Rif-İdlib ve Halep gibi bazı yerlerde kontrolü sağlamanın tek yolu haline geldi. Halkın bu gruplara karşı öfkesi ve isyanı, Suriye devriminin özgürlük, demokrasi, eşitlik ve sosyal adalet taleplerine halen bağlılığını sürdüren ÖSO tugaylarını da sarstı. IŞİD, rejimden kurtarılmış alanların kontrolünü ele geçirmek için delice bir hırsa büründü. Bu durum IŞİD’in, ÖSO tugaylarına ve kendisiyle hemen hemen aynı “Şeytana karşı savaş ilkesi” üzerine kurulu politik, ideolojik ve sosyal gerici modeli benimseyen
IŞİD’in ideolojisiyle benzerlikler taşıyan bir programa sahip “İslam Ordusu” ve ardından geçen Kasım ayında “İslam Cephesi” böylelikle kuruldu. İslami Cephe, şeriatı tek kaynak olarak alan bir devlet için savaştığını ilan ederek “demokrasi, sekülarizm ve sivil devlet” anlayışlarını reddettiğini belirtti.
Daha sonra ise, “iyi bir İslami yönetim kurmak” amacıyla bazı İslamcı grupların ve birkaç ÖSO tugayının oluşturduğu “Suriye Devrimcileri Cephesi” doğdu. Aynı zamanda bu dönemde, aynı gerici ideolojiye, faşist uygulamalara sahip olmasına ve her ikisi de El-Kaide ile ilişkili olması gerçeğine karşı El Nusra Cephesi’nin IŞİD’den daha iyi olduğunu öne sürenler çıktı.
Silahlı güçler arasında devam eden savaş, öncelikle kurtarılmış bölgelerde nüfuz alanları kurma, ideolojik hegemonya inşa etme ve “Şeriat Komiteleri” gibi Orta Çağ kurumlarıyla bunu halka empoze etme girişimleri üzerinden devam ediyor. Örneğin bu grupların sayıca en büyüğü olan İslam Cephesi, gerici Suudi Arabistan rejiminin savunduğu cihatçı Selefi görüşlerin takipçisi. Bunun için, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki -son zamanlarda güçsüzleşen ve marjinalize olan ÖSO’nun birkaç tugayı hariç- IŞİD’e karşı savaşan rakip grupların gerçek amacı rejimi devirmek ve demokratik ve özgür bir Suriye kurmak için halk devriminin ilkelerini rayına oturtmak değil. Onlar, birbirleriyle ideolojik, askeri ve politik çekişme içerisinde, kurtarılmış bölgelerin kontrolünü tekellerine almak için uğraşan gerici güçlerden başkası değil.
Suriye halkının bir kez daha bedelini ödediği bu kanlı çatışma, cihatçı Selefileri politik ve ideolojik olarak görünür kıldı. Aynı zamanda, egemenliklerini empoze edebildiklerinde ve kısa bir süre için dahi olsa uygulayabildiklerinde ne kadar yıkıcı ve cani olabileceklerini gösterdi. Selefilerin politikalarını benimseyen veya onlara bir şekilde destek verenlerin pek çoğunun içinde, yanlış olduklarının farkına varanlar veya zorunluluk ya da baskıdan dolayı bu grupları desteklemek zorunda kalanların olduğuna inanmakta sakınca yok.
Bununla birlikte şu anki çatışma gerici güçlerin zayıflaması fırsatını doğururken, kitlelerin bağımsız devrimci bilinçlerinin tazelenmesi için de bir fırsat oluşturdu. Bu fırsat daha önce bahsettiğimiz karşıdevrimci güçler ve rejimin çifte baskısının bir sonucu olarak geçen yıl halk hareketinde yaşanan gerilemenin ardından bir başlangıç noktasını da tetiklemekte. Bu bakımdan devam eden çatışmanın olumlu etkileri de yok değil. Bu yalnızca IŞİD’in iktidarını dinamitlemekle kalmadı, onun kardeşi diğer gerici grupların güçsüzleşmesine de büyük ihtimalle yol açacak. Gerici grupların tecrübesinden sonra halk inisiyatiflerinin yeniden doğuşuna tanıklık ediyoruz. Gerici gruplar açık bir şekilde kitle mücadelesinin gerçek düşmanı olarak kendilerini açığa vurdu.
Halk hareketinin yeniden doğuşu, çatışmalardan önce “kurtarılmış” bölgelerdeki IŞİD ve onun rakibi gerici İslamcı güçlere karşı yapılan halk protestolarının yeniden kabarmasıyla da kendini gösteriyor. Biz bu nedenle bu gerici gruplardan herhangi birinin galibiyeti üzerine umut beslemiyoruz; devrimin devamlılığına ve onun zaferine inanıyoruz. Bizler, devrimin sürekliliği ve iktidardaki cuntanın devrilmesi için, devrimci halk hareketine ve halk devriminin hedeflerine bağlı kalmayı sürdüren ÖSO içindeki silahlı halk direnişi tugaylarına güveniyoruz. Devam eden süreçte, devrimin birden çok düşmanla karşı karşıya olduğu açık bir hal aldı. İlk olarak, diktatör rejim ve onun müttefikleri, ikinci olarak devrime düşman gerici güçler ve onların bölgesel güçteki faşist müttefikleri.
Bu vesileyle, IŞİD’in tasfiyesini (buna Demokratik Birlik Partisi-PYD’yi de ekleyerek) tüm karşıdevrimci güçlerin ortadan kalkması gibi değerlendiren, bölgedeki bazı ülkelerle bağlantılı liberal muhalefetin çeşitli yapılarının tehlikeli ve yanlış politik pozisyonlarını kınıyoruz. Bir IŞİD, bir diğerini kamufle edebilir. Sosyal adalet, demokrasi ve özgürlük için Suriye devriminin sloganlarının arkasında iki faşizme, kanlı diktatör rejime ve Selefi cihatçılara karşı geniş bir ittifak öneriyoruz.
Devrimin ideallerine giden yolun zor ve uzun olduğunu, onun zaferlerle ve geri çekilmelerle döşeli olduğunu biliyoruz. Özgürlük talepleri gerçekleşmeden işçi kitlelerini isyana iten devrim ateşinin sönmeyeceğine eminiz. Sosyalizm bayrağı altındaki Suriye Devrimci Solu’nun önünde karmaşık devrimci süreçleri içeren ve yorulmaksızın çaba gerektiren pek çok görev duruyor. Bunlardan en önemlileri, kitlelerin tüm mücadelelerine pratik bağlılık, onun talepleri ile ortak çıkarlarının her zaman her yerde savunulması ve aynı zamanda devrimci sosyalist işçi partisinin inşasıdır.
Tüm zenginlik ve iktidar halka!
Suriye Devrimci Sol Akımı,
15 Ocak 2014, Şam
Yorumlar kapalıdır.