Baskıya, yolsuzluğa ve güvencesizliğe son! Çözüm işçi iktidarı!
Neoliberal Erdoğan hükümeti 1 Mayıs’ta bir kez daha işçi-emekçi düşmanı yüzünü gösterdi. Her fırsatta önüne arkasına demokrat sıfatı eklenerek muhafazakâr, dindar. vs. diye anılan Erdoğan hükümeti katıksız kapitalist bir hükümettir. Kul hakkıymış, alın teriymiş, tüyü bitmemiş sabilermiş bunların tümü aralıksız söyledikleri yalanlardır. Dini-imanı para olan bu insanların asrın soygun ve rüşvet iddialarıyla suçlanması boşuna değildir. Erdoğan hükümetinin avaneleri, Taksim ve Kızılay’a çıkmaya çalışanlara yönelik “işçi değil” hafiyeliğini bırakıp, kolundaki 700 bin liralık saatin hesabını günlerdir veremeyen sözüm ona kul hakkı yemez, dini bütün bakanlarının izahını yapsınlar. Erdoğan hükümetinin işçi ve emekçilere on iki yılda beş kuruşluk bir faydası olmamıştır. Ne vakit bir parça hak veriyor gibi yaptılarsa kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri almışlardır. Deveyi hamuduyla götüren Erdoğan hükümetinin kendi ve yandaşları dışındakilere verdiği sadece işsizlik, yoksulluk, baskı ve zulüm olmuştur. Elbet eden bulur!
Taksim’e çıkmak isteyenler işçi değilmiş, üstelik şımarıkmış! Bunları söyleyenler belli ki bir elleri yağda, bir elleri balda yaşadığı için herkesi de kendileri gibi yaşıyor sanmaktadır. Bugünkü Türkiye sizin eserinizdir! Resmi rakamlara göre dahi bir milyon çocuk işçinin olduğu, her üç kişiden ikisinin yoksulluk koşullarında yaşadığı, milyonlarca işçinin kölelik koşullarında çalıştığı ve emekliliğin çoğunluk için ancak mezarda mümkün olabileceği bir ülkeden bahsediyoruz. İstanbul’da 1 Mayıs günü 39 bin polisi işçi ve emekçilerin karşısına dikip fiili sıkıyönetim uygulayan Erdoğan hükümeti işte bu yüzden gölgesinden korkar hale gelmiştir. Artık Türkiye’yi idare edememekte sadece günü kurtarmak ve çaresizce zaman kazanmak peşindedir. Erdoğan ve hükümeti üzerinden sözüm ona derin Türkiye tahlilleri yapan palyaçoların ise sözlerinin bir mum kadar dahi değer ve ömürleri yoktur. Hakikat her birini paramparça etmektedir. İşte bu yüzden Türkiye “model ülke” olmaktan kendi söküğünü dahi dikemez bir ülke haline gelmiştir.
Erdoğan hükümeti kendisi zenginliğine zenginlik katarken, para kasaları/sayma makineleri artık yatak odalarından beşer onar fışkırırken, milyon dolarlar ayakkabı kutularında saklanıp, çikolata kutularında elden ele dolaşırken, bakan çocukları gemi filoları kurarken sıra işçi ve emekçilere geldiğinde onların elindekiyle yetinmesini, sunulana razı olmasını, ne denirse rıza göstermesini beklemektedir. Ülke soyulup soğana çevrilmiş olsa da güneş balçıkla sıvanmaz. “Ama halk bizi seçiyor!” ile avunmak için işçinin tokadını ya hiç yememiş ya da yiyenden de ders almamış olmak gerekir. Eğer halk seçtiğinin turşusunu kursaydı elbet sıra Erdoğan hükümetine asla gelmezdi.
Güvencesiz çalışmanın en yaygın olduğu taşeron işçilik, Erdoğan hükümeti döneminde ete kemiğe büründü. On iki yıl önce binlerle ifade edilen taşeron işçi sayısı bugün bir milyonu aşmış durumda. Özelleştirmeler, esnek çalışma yasaları derken taşeron çalışma biçimi kamu dâhil neredeyse tüm sektörlere girdi ve tüm bir çalışma hayatını belirler hale geldi. Bu durum neoliberal Erdoğan hükümetinin eseridir. İşçi haklarını tamamen yok etmeye yeminli olan Erdoğan hükümeti, sanki taşeron işçiliği temel çalışma biçimi haline kendisi getirmemiş gibi bu kez de “taşerona müjde” yalanıyla kiralık işçilikten üç-beş saatlik yarı zamanlı çalışmalara, kıdem ve ücretli izin hakkı gaspından, zaten iyice kullanılmaz hale gelmiş sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkının tamamen imkânsız hale gelmesine kadar yeni saldırıları gündeme getirme hazırlığı yapmaktadır. Erdoğan hükümetinin yalanları her bir gün daha da açığa çıkmaktadır. Elindeki devlet ve sermaye gücüyle bütün bu yalanları doğru gibi göstermeye çalışsa da mızrak giderek çuvala sığmaz hale gelmektedir. İşçi ve emekçiler kararlı ve örgütlü mücadeleleriyle baskıya, yolsuzluğa ve güvencesizliğe son vereceklerdir. Çözüm işçi iktidarıdır! Özgürlük işçilerle gelecektir!
Yorumlar kapalıdır.