Filistin’de işgal ve Birlik Hükümeti “çözümü”

12 Haziran’da Batı Şeria’da, 5800’ü aşkın Filistinli tutsağın özgürlüğü için 3 Siyonist yerleşimcinin esir edilmesinin ardından İsrail işgal güçlerinin Filistin halkına saldırısı başladı. Siyonist İsrail yönetimi, ordusuna operasyon yetkisi vererek, iki hafta içerisinde en az 14 Filistinliyi katletti ve 600’ü aşkın kişiyi tutukladı. Filistinliler ise İsrail saldırılarına karşı sokaklarda çatışarak, zindanlarda açlık grevi yaparak direnişle cevap verdi.

İsrail bu süreçte, Filistin halkına toplu ceza politikası uygulayarak ev baskınları, çocukları kaçırma, gençleri tutuklama, sokağa çıkma yasakları ve Filistin halkının hayatını kuşatmanın tüm yollarını denemeye devam etti. En son, Doğu Kudüs bölgesinde 16 yaşındaki Filistinli genç Muhammed Ebu Hüdayr kaçırıldı ve cesedi birkaç gün sonra bulundu. Filistin Başsavcılığı, Filistinli gencin ‘diri diri yakıldığını’ belirtirken, gencin ailesi bunun üç İsrailli yerleşimcinin öldürülmesine karşı intikam amaçlı yapıldığını söylüyor. Benzer şekilde, bu olay akabinde Doğu Kudüs’te boş bir arazide İsrail polisi tarafından darp edilen 15 yaşındaki Tarık Kadir’in görüntüleri ortaya çıktı.

Filistinliler işgal ile mücadele ederken, bir yandan da İsrail’le işbirliği yapan Filistin yönetiminin baskı uygulamalarına şahit oluyor. İşgale ve Filistin Yönetimi’ne karşı mücadele eden Filistin halkı tüm bu yalnızlığa rağmen mücadelesinden geri durmuyor. Filistinli idari tutsakların, 5 yıla yakın bir zamandır mahkeme önüne çıkartılmadan tutuklu olmalarına ve tutsaklığın kötü koşullarına karşı başlattıkları açlık grevi mücadelesini sürdürüyor.

Filistin’de işgal sürerken, geçtiğimiz ay siyasi iktidar yeni bir gelişmeye sahne oldu. Hamas ve Fetih örgütleri, 3 yıldır müzakere ettikleri birleşme planını 2 Haziran 2014 günü ulusal birlik hükümetini kurarak gerçekleştirdiler. Hamas’ın Arap devrimleri sürecinde ve bilhassa Mısır’daki 3 Temmuz Darbesi’ni müteakip yalnızlaşması (İhvan hareketine olan yakınlığı bunda bir etken), Fetih’in de Filistin halkına dönük tarihsel ihaneti ve kitle desteğine sahip olmaması, birlik hükümetini hazırlayan şartların başında geliyor. Fakat Hamas ve Fetih’i “birlik” hükümeti kurmaya iten en önemli şey ise, kuşkusuz Arap devrimlerinin Filistin halkının mücadelesini etkilemesidir. Ortadoğu’daki altüst oluş, yanı başında Mısır’da Mübarek rejiminin düşmesi ardından Müslüman Kardeşler’in de halk ayaklanması ile yerle yeksan oluşu, Hamas ve El Fetih için korkutucu birer örnek oluşturmuş durumdalar. Uluslararası basın kuruluşlarınca Filistin halkının “özlediği” bir birleşme olarak yorumlanan ve Türkiye’nin de Ortadoğu’da içinde bulunduğu yalnızlıktan kurtulmak adına kuvvetle desteklediği Birlik Hükümeti için gerçek olan şu ki, hiçbir şekilde Filistin halkının direnişine ve bir bütün olarak çıkarlarına hizmet etmeyeceğidir. ABD’nin tanıması ve ilişkilerini geliştireceğini açıklaması ile birlikte Hamas’ın uluslararası meşruiyet kazanma derdi ve El Fetih’in rüşvetçi-işbirlikçi siyaseti bu durumu destekler niteliktedir.

İsrail ve emperyalist devletlerin saldırıları, işbirlikçi Arap rejimlerinin emperyalizm yanlısı politikaları, Filistin halkının yaşadığı trajedinin ana sorumlularıdır ve bu işbirlikçi önderler altında başta Filistinliler olmak üzere, Ortadoğulu halkların özgürleşmesi mümkün değildir.

Mesafe’nin birinci sayısında “Gazze Çarpışmasının Bilançosu”* adlı yazı bugünü doğrulayan şu cümlelerle sonlanıyor: “Geriye tek bir seçenek kalıyor: Ortadoğu’nun Müslüman, Musevi, Hristiyan ve tüm dinlerden topluluklarını, Siyonizmin bölgeden kovularak halkların barış içinde birlikte yaşayabilecekleri demokratik, laik ve ırkçı olmayan tek bir Filistin Devletinin kurulması doğrultusunda bir araya getirilmesi. Bu hedefi, dinsel ya da ulusçu ideolojiler ve politik akımlar gerçekleştiremez.”

* Yusuf Barman, “Gazze Çarpışmasının Bilançosu”, Mesafe, 2009, sayı:1.

Yorumlar kapalıdır.