Kadın cinayetlerine karşı hep birlikte daha güçlü!

Kadın cinayeti haberlerini her gün okumaya devam ediyoruz. Sadece iki günde altı kadın öldürüldü, bu senenin başından beri yüzlerce kadının evlerinde, işe giderken, sokakta, karakol ya da adliye önünde yakını olan erkekler tarafından öldürüldüğü haberlerini okuyoruz. Devlet kadın cinayetlerine ilişkin istatistik tutmadığı için verdiğimiz sayılar ancak haberi yapılabilenler üzerinden oluyor. Dolayısıyla bu rakamlar sadece bildiklerimiz. Diğer taraftan, ölüme varan ya da varmayan boyutlarda maruz kaldığımız her türlü erkek şiddetinin aslında rakamlarla ölçülür bir tarafı yok. Rakamlar sadece durumu anlatmak için bir vesile… Medya bu cinayetleri ‘eski koca dehşeti’ olarak gösterirken, katiller ‘çılgın aşık’, ‘kıskanç sevgili’ olurken öldürülen kadınlar ‘boşanmanın “bedelini” canıyla ödüyorlar’. Kadınlar boşanma haklarını kullanırken mahkemelerde tehdit gördüklerini söylemelerine rağmen, erkekler tutuklanmıyorlar. Örnek olarak Hanime Aslan’ın koruma kararına rağmen, korumasıyla birlikte öldürülmesi bize bir kere daha devletin kadınları şiddetten korumadaki etkisizliğini gösteriyor.

Boşanma hakkını kullanırken koruma kararına rağmen öldürülen kadınların ölümünden öncelikle devlet sorumludur! Tehdit eden, şiddet uygulayan erkeklerin tutuklanması için kadınların öldürülmesini bekleyen yargı organları da bu cinayete ortaktır. Zira kadın cinayetleri münferit olaylar değildir, katil erkeklerin büyük bir kısmı cezasını Google’dan aratarak kadınların canlarına kastetmektedirler. Bu yüzden kadın cinayetleri cezai değil, politik bir sorundur. Bizler kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi için kadın katillerine ağır ceza verilmesini ve kadına yönelik şiddet vakalarında kadına derhal koruma kararı verilmesi, sığınma evine yerleştirmeleri ve tehdit eden kocaların tutuklanmalarını talep ediyoruz. Erkek şiddetine karşı politikaların merkezine erkekleri engellemek üzerine politikalar konmalıdır.

Bu gerçeklere rağmen, Hükümet geçtiğimiz haftalarda şiddet gören ve istismar edilen kadınları, LGBTİ bireyleri ve çocukları çok ilgilendiren ve Ceza Kanunu’nda var olanların da gerisinde bazı maddeleri torba yasayla Meclis’ten geçirdi. Örneğin, önceki uygulamada cinsel saldırının ardından beden ve ruh sağlığının bozulması halinde 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası öngörülüyordu. Ancak şimdi ruh ve beden sağlığı raporu zorunluluğu ortadan kaldırılıyor. Yani, mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığının artık tespit edilmesine gerek yoktur deniyor. Adli Tıp kurumunun uygulamadaki yanlışlıklarını gidermek yerine kanun maddesinden beden ruh sağlığı tespitinin kaldırılması katillere verilen bir indirim hediyesidir. Yine aynı Torba yasayla “ani hareketle” yapılan cinsel taciz suçlarına da indirim getiriliyor. Dahası, reşit olmayan ancak cebir ve tehdit olmamasına rağmen birbirleriyle cinsel ilişkide bulunan gençlere ise daha ağır ceza öngörülüyor. Bu şekilde çocuk evlilikleri teşvik edilirken, yeni değişiklikler enseste, çocuk tacizine ilişkin koruyucu önleyici hiçbir düzenleme içermiyor.

Bizler, bedenimiz üzerinde her gün tahakkümünü pekiştiren, cinayetlerlere göz yuman bu ceberrut devlet anlayışını reddediyoruz. Kadın cinayetlerine karşı hep birlikte güçlü duracağız! Emeğimiz bedenimiz kimliğimiz bizimdir!

Yorumlar kapalıdır.