Kriz yaklaşıyor, saldırılar artıyor: Gençliğin cevabı ne olacak?

Geçtiğimiz süreçte, IŞİD taraftarları ve sempatizanları tarafından üniversitelerde gerçekleştirilen saldırılar, basında oldukça geniş bir gündem oluşturdu. Gençliğin mücadele araçları ve mücadeleci bireyleri hedef alınarak gerçekleştirilen bu saldırılar, basında geniş bir gündem oluşturmasına rağmen, eylemler hükümetin ihtiyaçları temel alınarak çarpıtıldı.

Öncelikle bu ihtiyaçları sorgulayalım. Burjuvazinin temsilcileri, işçi gençliğin düşmanı neo-liberal politikaların doğumunu müjdeleyen 24 Ocak kararlarını, son kırıntısına değin uygulamakta kararlı. Zira Maliye Bakanı’nın açıkladığı 2015 senesinin özelleştirilecek kurumlar listesinin sonunun gelmiyor oluşu, bu uygulamalara dönük verilecek toplumsal tepkinin ölçüsü üzerine patronlarda huzursuzluklar doğuruyor. Bu denli radikal boyutlara varan özelleştirme kararları, krizin “sakin geçiş” yöntemleriyle atlanamayacağını söylüyor. İkincisi, TC’nin Ortadoğu’da zaten tartışmalı olan “kağıttan kaplan” ağırlığını tümden yitirmesi, burjuvazinin ehliyet kemerini sökmüşe benziyor.

Bir dizi radikal ekonomik tedbirin ve dış politikada gösterilen beceriksizliğin sonucu olarak burjuvazinin derinleşen siyasal ve ekonomik krizi nasıl aşılabilir? Bu soruya işçi gençliğin ve patronların verdikleri cevaplar farklı.

Patronların ve onların temsilcilerinin cevabı bize yabancı gelmedi. Metropollerde artan kitlesel gösterilerin bastırılması için polislere verilen olağanüstü yetkilere ve giderek sertleşen müdahalelere tanık olduk. Ardından mücadelenin sıcak alanlarına dönüşebilen üniversitelerde İslami-faşizmin, bir devlet politikası olarak devreye sokulduğunu gördük. Dindarlığı, radikal kanallar aracılığıyla militan bir biçime dönüştüren çeteler, devletin sınıflar mücadelesine yönelik kaygılarının yoğunlaştığını göstermekte. Yine de biliyoruz ki, patronların terör kokan kriz reçetelerine mecbur değiliz.

İşçi gençliğin mevcut durum üzerine vermesi gereken cevap açıktır. Bu cevap hem krizden çıkışın hem de şimdilik nüveleri görülen faşizan saldırıların kökünü kurutacak bir mücadele programının etrafından kenetlenmektir. Okullarda yaygınlaşan İslami-faşizm saldırılarına dönük verilecek cevaplar, küçük solcu grupların hesaplaşma tadında tezahür edecek olan meydan kavgaları olmamalıdır. İşçi gençlik, bu planlı terör saldırılarına karşı, kitlesel seferberlikler ortaya çıkaracak olan politik kampanyaları örmeye şimdiden başlamalıdır. Kitle mücadelelerinin ve çetelere karşı verilecek mücadelenin bütün okullara sıçratılması ve her okulda saldırılara karşı özörgütlülük yaratma hedefinde adımlar atılması, gelecekte ağır darbelerin altında kalmamanın önşartlarından sadece birkaçıdır. Bu mücadele hattı, şimdiden örülmeye başlanmalı ve savunulmalıdır.

Yorumlar kapalıdır.