Hükümetin eğitim krizi

Türkiye’nin eğitim sistemi, kendi tarihinin en kötü süreçlerinden birisinin içerisinden geçmekte.

Geçmiş senelerde yaşanan skandallar malum; atanamayan öğretmenler, sürekli değişen sınav sistemleri, mağdur olan milyonlar, yanlış sorular, iptal olan sınavlar ve benzerleri. Olağan bir hükümeti, hükümeti değilse bile Eğitim Bakanlığı’ndaki sorumluları koltuğundan etmesi gereken eğitimdeki bu çöküş, derinleşmeye devam ediyor. Bu çöküşün AKP medyası tarafından sürekli olarak bir başarı gibi sunulmaya çalışılması ise, boşa kürek çekmek.

Hükümetin dış politikada ve içeride yaşadığı kronik krizin bir parçası olarak, eğitim alanında da bir kriz yaşadığı ortada. Öğrencilerden eğitimcilere, velilerden idarecilere bu sektörün içerisinde yaşayan kesimlerin duyduğu hoşnutsuzluk aşikâr. Bu hoşnutsuzluk, yaşanan krizin son dönemde iyice nüksetmesi ile keskinleşti. TEOG sistemi on binlerce öğrencinin ve onların velilerinin, kendi geleceklerini tayin etme hakkını yerle bir etmişken, hükümetin dönemsel ihtiyaçları uyarınca eğitim sisteminde değişikliklere gidilmeye devam edildi.

Yeni dönem başlarken, kriz de bir üst seviyeye atladı. Bakanlık ile bankalar arasında ücretler ile ilgili olmak üzere yeni ittifaklar ve anlaşmalar yapıldı. Çocuğunu özel okullara gönderenlere teşvik geldi. Hükümetin bu teşvikleri kamusal eğitimde iyileşmeler yapmak yerine, özel kurumların menfaatine harcıyor olması boşuna değil. Anadilde eğitim sorununda yaptığı üzere hükümet, karşılaştığı sorunlara işçilerden ve öğrencilerden yana çözümler üretmiyor, aksine neoliberal içerikli cevaplar üretiyor. Ürettiği cevapların bu neoliberal karakteri de mevcut krizleri genişletip keskinleştiriyor.

Eğitimde sistemin yapısında sürekli yapılan değişiklikler, kriz durumunu yönetme yetisinden yoksun olmanın ve peş peşe gelen başarısızlıkların bir sonucu. Halbuki Türkiye eğitim sisteminin bu durumlara düşmesine sebep olacak hiçbir radikal koşul söz konusu değil. Türkiye’de, Yunanistan’da olduğu gibi derin bir mali kriz veya Suriye’de olduğu gibi bir iç savaş yaşanmıyor. Buna rağmen eğitim sektöründe gösterilen istikrar, bu ülkelerin gösterdikleriyle benziyor. Hiçbir koşulu olmamasına rağmen hükümetin neden bir eğitim krizi yaşadığı ortada; beceriksizlik, altyapısızlık, plansızlık ve üstünkörülük.

Pekiyi AKP eğitimde benzer süreçlerin yaşanmasının önüne geçebilir mi? 12 yıllık iktidarın çıkarılan bilançosu, bu sorunun cevabının olumsuz olduğunu söylüyor. AKP şimdiye kadar eğitim alanında hangi adımı attıysa bu krizi derinleştirdi, ne yaptıysa kafaları karıştırdı. Türkiye’nin karşısına asla oturaklı bir alternatifle çıkamadı. İktidarın benimsediği her politika düğüm olmuş eğitim sorununa bir düğüm daha ekledi. Eğitimde yaşanan kriz dönemsel olmaktan çıktı, kronik bir çehre kazandı.

Eğitim krizinden çıkışın yolu açık; sermayenin değil okul bileşenlerinin (öğrenciler ve işçiler) ihtiyaçlarına dönük politikaların uygulanması ve bu bağlamda eğitimle alakalı kararların işçi-öğrenci konseyleri etrafında alınması. Bu çıkış yolu, eğildiği her meseleyi eskisinden de geriye götüren ve her seferinde bir çuval inciri berbat eden bir iktidarın bizi görmeye zorladığı tek gerçekçi yol.

Yorumlar kapalıdır.