Reyhaneh Jabbari’nin mücadelesi

Tecavüz bir insanın diğer bir insana uygulayabileceği şiddetin en uç noktalarından biri ve her ne kadar Türkiye’de görünür olmasa da gerçekler resmi rakamların çok üstünde. Özellikle kadınlara yönelik şiddet ve tecavüz erkek egemenlikle doğrudan ilişkili bir kontrol aracı olarak kullanıldığı için de durum böyle. Yakın zamanda bunun en belirgin örneğini Mısır’da Tahrir’e çıkan kadınları taciz ve tecavüzle sindirmeye çalışan erkeklerin ve buna karşı kurulan devrimi savunma komitelerinde görmüştük. Devrimci kadınları sindirmek için tecavüz bir otorite aracı olarak kullanıldı ve kullanılmaya devam ediyor. Hindistan’da kadınlar toplumsal rollerinden dışarıya çıkmak ve hak aramak istediklerinde tecavüze uğramaları ya da sakat bırakılarak ya da yüzlerine asit atılarak “cezalandırılmaları” sıradan bir olay.

Türkiye’de de tecavüz en fazla rastlanan eril şiddet biçimlerinden biri. Üstelik devlet kendi kolluk kuvvetleriyle bu suçu işliyor, hakimler savcılar tecavüz vakalarında kadını suçluyor ve dar pantolan giymek sigara içmek gibi hareketler ‘tecavüzcüleri davet’gibi yorumlanıyor. Bu süreci yaşayan kadınlar da ya tecavüzü sindirip yaşamaya ya da adaleti kendi elleri ile sağlamaya mecbur kalıyor.

26 yaşındaki Reyhaneh Jabbari de bu kadınlardan biri. 2007 yılında, İstihbarat Bakanlığı’nın eski bir çalışanı olan Murteza Abdolali Sarbandi’yi öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanan Jabbari ifadesinde, Sarbandi tarafından tecavüze uğradığını vurguladı. Ancak İran’daki erkek adalet sistemine Jabbari’nin beyanı yetmedi ve Jabbari idam edildi. Annesine son yazdığı mektubunda şöyle diyordu: ” Sen bizlere okula giderken bir kavga ya da şikayet karşısında bir hanımefendi gibi olmamızı öğretmiştin. Nasıl davranmamız gerektiğinin altını ne kadar çok çizdiğini hatırlıyor musun? Senin deneyimlerin yanlıştı. O kaza başıma geldiğinde, öğrendiklerimin bana yardımı olmadı. Mahkemede beni soğukkanlı ve zalim bir suçlu gibi suçladılar (…) Biz onların gücü ve servetine sahip olmadığımız için, katilim asla bulunamayacaktı.
Her nasılsa bu lanetlenmiş hikaye değişti. Bedenim bir köşeye atılmadı, ama Evin Hapishanesi ve onun tek kişilik hücresine gömüldü, şimdi de mezarlığa benzeyen Şehr-e Ray hapishanesine. Ama kaderim buymuş, şikayet etme. Sen benden iyi bilirsin ki ölüm yaşamın sonu değildir. (…) Dünya bizi sevmedi. Kaderimi istemiyorum. Ve şimdi ölümü kucaklayarak buna bir son veriyorum. Çünkü Allah’ın mahkemesinden, beni sorgulayanlardan ben davacı olacağım. Hakimden; beni taciz etmekten geri durmayan Yüksek Mahkeme’nin hakimlerinden davacı olacağım.” Reyhaneh Jabbari… Erkek devlet şiddetine karşı mücadelemizde yaşayacak.

Taciz ve tecavüze karşı Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri kurulsun! Kadının beyanı esastır!

Yorumlar kapalıdır.