Duma 4’lüsünün özgürlüklerine kavuşmaları için başlatılan uluslararası kampanyanın Türkiye ayağı kapsamında bir imza kampanyası başlatılmıştır. İDP Girişimi’nin de imzacısı olduğu kampanyanın çağrı metni şu şekilde:
Samira Al Khalil, Razan Zaitouneh, Wael Hamada ve Nazem Hamadi’nin kaçırılmasının üstünden bir yıl geçti bile. Bu kaçırılma iki anlamda utanmazca bir suç teşkil ediyor: Bir yandan Şam yakınlarında bulunan Douma şehrindeki çalıştıkları ofisten gözleri bağlı bir şekilde silahlı adamlar tarafından kaçırılan savunmasız aktivistlere karşı, diğer yandan kaçırılanlardan şimdiye kadar hiçbir haber alamayan ailelerine karşı işlenmiş bir suç. Aktivistlere dair haber alınamayan her gün bu suç devam ediyor ve yeniden işlenmiş oluyor.
Farklı taraflarca tezgahlanmış bu kaçırılma olayının nasıl hazırlandığıyla ilgili çok güvenilir bilgiler edinmiş durumdayız. Bazıları Doğu Guta bölgesinde bulunan, diğerleri ülke dışında olan çok sayıda suça azmettiricinin kimliklerini de biliyoruz. Dahası, konu hakkında bütün bilgilere sahip kişileri mutlak bir kesinlikle tespit etmeyi başardığımız gibi, kaçırılan dört aktivistin bilgisayarlarını kimin kullandığını da gayet iyi biliyoruz. Kaçırma suçunda doğrudan rol alanların yanı sıra, aktivistlere ilişkin her türlü bilginin ortadan kaldırılması ve bastırılmasında rol oynayanlar da suç ortağıdır.
Sahip olduğumuz bütün deliller, Douma’da fiilen kontrolü elinde bulunduran İslam Ordusu’na (Jaysh al-Islam) ve liderlerine işaret etmektedir. Yine biliyoruz ki bu suç, birçoğunda insan kaçırmayla, bir vakada da suikastla sonuçlanan ve Doğu Guta’da terör havasının yayılmasına sebep olan diğer tüm suçlarla aynı bağlamda işlenmiştir. Ve bütün bunlar, ülkenin bir kısmını ele geçirmiş olanların Esad rejiminden farksız bir üslupla bölgeyi bir krallık gibi yönetmeleri sonucunda ve her türlü etik ve hukuki değer yokluğunda meydana gelmektedir.
Bu yaklaşım, yalnızca Esad’ın suç rejimine karşı kötüye giden askeri durumla ilgili değil, aynı zamanda korku salma ve aç bırakma yöntemlerini kullanarak bölge halkı ile otoriter ilişkiler kurmakla da ilintilidir. Açlıktan muaf olanlar sadece, gıda ve diğer yaşamsal erzakları stoklayan ve daha sonra bunları çok yüksek fiyatlara halka satan ve mevcut otoriteye yakın duran tüccarlardan, aç gözlü, fanatik din adamlarından ve bölgesel ve uluslararası güçlerle bağlantı içinde olduğu bilinen askeri liderlerden oluşan bir ticari-dini-askeri ilişkiler ağıdır.
Razan, Samira, Wael and Nazem’ın kaçırılmaları bu otoriter yaklaşımın işlediği münferit bir suç değildir. Zira, bu güçlerin sicillerine kayıtlı suçlar yukarıda saydıklarımızdan da fazladır. Sadece insan kaçırmayı, suikastları, bölge halkını tahakküm altına alıp aç bırakarak öldürmeyi değil, tıpkı Esad rejiminin devrimin 44 ayında ve yönetiminin 44 yılında yaptığı gibi her türlü bağımsız sesi yok etmeyi de içerir.
Esad rejiminin uzmanlaştığı “kimse savaştan daha yüksek ses çıkaramaz” siyaseti benzeri bir siyaset uygulamaları ve Baas rejiminin İsrail işgaline karşı gösterdiği askeri başarısızlığa benzer bir askeri başarısızlık göstermeleri sonucunda, Esad’ın Cunta Rejimi’ne karşı devrimin patlak vermesi gibi yine aynı sebeplerle bölge halkı yeni tiranlara karşı açlık grevlerine başladı.
Bu dört aktivisti kaçıranlar, Suriye halkının özgürlük, onur ve adalet mücadelesine ihanet edenlerin ortaklarıdır. Değişmeyen ve asla değişmeyecek olan talebimiz, bu dört aktivistin derhal serbest bırakılmasıdır. Ayrıca işledikleri suçun cezasından kaçamamaları için suçlular hakkında da eksiksiz bilgi talep ediyoruz.
Sameera, Razan, Wael ve Nazım’ın özgürlüklerine güvenli bir şekilde kavuşabilmeleri için, Duma’yı kontrolü altında bulunduranlarla koordinasyon içinde olan bölgesel ve uluslararası aktörlere de baskı yapacağız.
Bu dört aktivistin kaçırılması, insani ve siyasi adalet meselesidir. Bu davayı küresel bir mesele haline getirmek için tüm gücümüzle çalışacağız. Dünyadaki ve Suriye’deki destekçilerimizle birlikte bu taleplerin gerçekleştirilmesi ve suçluların cezalandırılması için çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Yorumlar kapalıdır.