Mısır: “Bizi de, rüyalarımızı da öldürdünüz!”

2011 yılında Tahrir Meydanı’nı işgal eden kitlelerin kararlı mücadelesi diktatörü devirmiş ancak askeri bürokrasinin desteklediği rejim ayakta kalmayı başarmıştı. Diktatörün devrilmesinin hemen ardından yapılan seçimler sonucunda iktidara gelen Müslüman Kardeşler neoliberal karşı devrimci programını hızla uygulamaya koymuş ve aynı hızla kitleler nezdinde destek kaybetmişti. Bunun üzerine kitlelerin Mursi karşıtı seferberliğini arkasına alan Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı El-Sisi geçtiğimiz yıl Haziran ayında Körfez ülkelerinin açık desteğini alarak “başarılı” bir darbe yapmıştı. İslamcı neoliberal burjuvazi ve askeri bürokrasi arasındaki bu danışıklı dövüş kitlelerin devrimci enerjisini soğurmayı henüz başarabilmiş değil.

Şubat ayında tekstil, demir-çelik, sağlık, ulaşım gibi birçok sektörden binlerce işçinin ücretlerin ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi talebiyle gerçekleştirdikleri grevler sonucunda istifa etmek zorunda kalan Sisi cuntasının Başbakanı El-Beblawi ve onun kabinesi mevcut askeri diktatörlüğün de bir ayağının çukurda olduğunun açık bir göstergesiydi. Mısır halkı, demokrasi ve özgürlük taleplerine burjuvazi tarafından sunulabilecek yegâne çözümün askeri bir diktatörlük olduğunu ağır bedeller ödeyerek öğrenmiş durumda. Yazının başlığındaki cümle bu hayal kırıklığının bir ifadesi olarak okunabilir. Zira, Mübarek rejiminin artıklarından Mübarek’i yargılayıp cezalandırmasını beklemek ancak bir “rüya” olabilirdi. Buna ek olarak, tarihte birçok kez örneği görüldüğü üzere, bu hayal kırıklığının işçi sınıfı adına eskisinden daha örgütlü ve olgunlaşmış bir müdahalenin de koşullarını hazırlamakta olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda, mahkemenin verdiği karar üzerine ülkenin farklı bölgelerinden 11 üniversitede boykot ve eylem kararı alan öğrenciler mücadelenin yeni bir ivme kazanmasını sağlayabilir.

Devrimin 4. yıldönümüne yaklaşırken Mısırlı kitlelerin mücadelesi şu ana kadar bir diktatör, bir cumhurbaşkanı ve bir cunta hükümetini devirmiş durumda. Ayrıca, tarihin gördüğü en büyük kitle seferberliği de (Geçtiğimiz yıl Haziran ayında 30 milyon insan sokaklara dökülmüştü) bu ülkede kayda geçti. Bu muazzam enerjiye rağmen henüz işçi sınıfının Mübarek rejimin alaşağı etmek için kendi iktidar organlarını oluşturamaması askeri diktatörlüğün de ömrünü uzatan bir etmen olarak görünüyor.

Yorumlar kapalıdır.