8 Mart’ın ardından: Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz her yerde. İsyandayız!

Özgecan Aslan’ın katledilmesinin ardından geçen bir aylık süreçte 25 kadın erkek şiddetinin kurbanı oldu. Her gün yeni bir kadın cinayeti, yeni bir kadına yönelik şiddet haberi ile açıyoruz gözlerimizi. Oysa biliyoruz: Özgecan ne ilk, ne de sondu. Hele bu coğrafyada, gördüğümüz-duyduğumuz vakaların sayısı, ortaya çıkmayanların sayısı kadardı. Duyduğumuz en son haberse, erkek-devlet işbirliğince organize biçimde işlenen suçların nasıl da gizlenebildiğini, görünmez kılındığını bizlere yeniden hatırlattı.

12 Mart 2015 günü Hürriyet gazetesinde “6 yıl istismar, taciz, şiddet… Gördüler sustular” başlığı ile çıkan habere göre, Elazığ’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Harput Bakım, Sosyal ve Rehabilitasyon Merkezi’nde yurttan kaçan 4 çocuk, jandarma tarafından bulunduktan sonra, ifadelerinde merkezde cinsel taciz ve şiddete maruz kaldıkları için kaçtıklarını söyledi. İddia üzerine inceleme başlatan jandarma, merkeze iyileştirme amacıyla getirilen çocukların, 2007-2013 yıllarında cinsel istismar, taciz ve şiddete maruz kaldığı bilgisine ulaştı.

Bir devlet kurumunda 6 yıl boyunca cinsel istismara uğrayan kız çocuklarının varlığını o kurumun içindeki herkes ve hatta savcılık biliyor, susuyor. Cinsel istismar şikâyet konusu olduğunda, “delil ve kanıt yok” denilerek işlem yapılmıyor. Öyle ki, iki kız çocuğunun intihara kalkışması bile bu toplu suçun yargıya konu olmasını sağlayamıyor. Ancak 6 yıl sonra duyduğumuz, medyada yer bulan bu haberin detayına indiğimizde ise, devlet yurtlarında bu gibi vakaların daha önce de yaşandığını ifade eden tanıklıklar ortaya çıkıyor.

Biz kadınlar, tanık olduğumuz, bizzat maruz kaldığımız bunca şiddetin münferit veya tesadüfi olaylardan ibaret olmadığını çok iyi biliyoruz. Erkek şiddeti tesadüf olmadığı gibi, şiddeti uygulayanlar “sapık” ya da “hasta” değil. [1] Her gün canımızı yakan bu erkek-devlet şiddetinin faillerini tanıyoruz, yalanlarınıza karnımız tok! Kız çocuğunu eve kapamaya çalışan, oğlan çocuğunu dışarıya alıştıran babalar; çocuk bakım yükünü ve ev işini kadına yükleyen kocalar; “hayır”dan anlamayan erkek arkadaşlar; “senin gibi güzel bir kıza yakışıyor mu” diyerek “sokakta hanımefendi” olmamızı buyuran komşular; “kadın dediğin şöyle olmalı”, “adam dediğin şöyle olmalı” diyen teyzeler-amcalar. Herkes suçluyken ne de kolay sıyrılıyor suçun kapsamından?

Failleri tanıyoruz: “Kız mıdır-kadın mıdır bilemem” diyerek cinsel yaşamımıza göre bizi ayrıştıran; “kürtajı bir cinayet olarak görüyorum” diyerek tüm sağlık kurumlarında kürtajın keyfi olarak yasaklanmasına sebep olan; “kadını erkeğe emanet” gören Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı, faillerin azmettiricisidir. Mahkemeler, kadın katillerinin ve tecavüzcülerin koruyucusudur.

Ne ilk, ne de son: Kadınlar ülkenin her yerinde cinsel taciz ve ölüm tehdidi ile yaşıyor. Bizler, katillerin ve tecavüzcülerin en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz. Cinsel şiddete uğrayan kadınlar için Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri kurulmalı, kadının beyanı esas alınmalı!

[1] Konuyla ilgili, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği Kadın Komisyonunun açıklaması için bknz: http://bianet.org/bianet/kadin/162595-siddet-uygulayan-erkekler-hasta-ya-da-sapik-degil

Yorumlar kapalıdır.