Seçimlerde HDP’yi destekliyoruz! Yalnızca kitlelerin mücadelesine güveniyoruz!

Türkiye politik gündemi ve Türkiye sosyalist hareketi içerisindeki pek çok gelişme ile birlikte seçim sathı mailine iyiden iyiye girmiş durumdayız. Bir yandan HDP ile hükümetin silah bırakılmasına ilişkin ortak açıklamasıyla müzakere sürecinde çelişkilerle dolu yeni bir perde açılmışken, öte yandan da Türkiye sosyalizminin çeşitli kesimlerini bir araya getiren Birleşik Haziran Hareketi seçim tavrını ilan etti.

İçinden geçmekte olduğumuz süreçte metal grevinin yasaklanması ve işçilere, emekçi kitlelere dönük bir dizi saldırı, sınıftan yana çalışma yapan bizim gibi çevrelerin de temel gündemini oluşturdu. İşçi Demokrasisi Partisi olarak tam da bu yüzden, sandığın geniş yığınlar nezdinde meşruiyetini koruduğu böylesi bir dönemde, seçim sürecinde işçi ve emekçi yığınlar üzerindeki saldırılar olarak grev ve örgütlenme yasaklarının kaldırılması ve iş güvencesi taleplerinin öne çıkarılması; Kürt halkının kendi kaderini tayin uğruna verdiği mücadelelerin desteklenmesi; ve demokratik düzlemde işçi ve emekçilerin yararına yeni bir anayasanın hazırlanması için Kurucu Meclis şiarının ileri sürülmesi çerçevesinde bir çalışma gerçekleştirmeyi hedefledik. Buradan hareketle elimizdeki imkanlar ölçüsünde kimi devrimci Marksist çevrelere ve de sınıftan yana tavır takınan gruplara seçimlerde sınıf eksenli ortak bir kampanya sürdürmeye dair çağrılarda bulunduk ve fikir alış verişleri gerçekleştirdik. Ancak maalesef ki, bu ihtiyaca cevap verebilecek bir pratik düzlemde buluşmanın olanaklarını -şimdilik- edinemedik. Sonuç olarak da görünen o ki, seçim sürecine işçi sınıfının temel ihtiyaçlarına karşılık verebilecek kimi ortak kampanyalara sahip olamadan girmiş bulunuyoruz.

Ancak, yüzünü işçi sınıfına dönmüş çevreler bu sınıf alternatifinin eksikliği ile karşılaşsalar da, kitleler açısından seçimler meşruiyetini korumaktadır. Buradan hareketle seçim sürecinde alacağımız tutum, bir yandan bu meşruiyetin gerekliliklerini göz önünde bulundurmalı, diğer yandan da rejimin baskıcı eğilimlerinin güçlenmesi dinamiğine karşı somut bir tutum içermeli ve de bir sınıf alternatifinin yaratılabilmesi temel hedefini içermelidir.

AKP’nin seçim beklentileri

Bugüne değin rejimi neoliberal ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandırma, yürütmeyi güçlendirme projesiyle işçi hareketini ve kitle mücadelelerini daha etkin bir biçimde bastırarak ve işçi düşmanı yasaları daha hızlı çıkartarak emperyalist sisteme entegre olma çabasını güden AKP için, önümüzdeki seçim süreci de pek çok farklı basıncı barındırmaktadır.

AKP bir yandan farklı burjuva kesimlerin çıkarlarını bir potada eritebilme yetisini yitirmiş görünmekte olup, kendi içerisinde bile pek çok çatlama dinamiklerini barındırmaktadır. AKP içi koalisyon Gezi seferberliği ile çatırdarken, 17 Aralık operasyonu ile Erdoğan ve AKP’nin meşruiyeti ağır bir yara aldı. Daha sonra AKP’nin içine yuvarlandığı politik kriz, Hakan Fidan’ın paylaşılamazlığı, Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi kimi önemli figürlerin “muhalif” tavırları ve de Erdoğan’ın, Merkez Bankası gibi son derece kritik kurumlarla açıktan kavgaları ile gözler önüne serildi. AKP bugün yek vücut olmaktan iyice uzaklaşmış durumdadır. Artık emperyalizm ve Türkiye burjuvazinin çeşitli kanatları başta olmak üzere, farklı çıkar odaklarının bir koalisyonu olma niteliğini yitirmektedir ve içerisinde bulunduğu durum pek de sürdürülebilir değildir. Sadece Merkez Bankası ile yaşanan çatışmalar dahi kimi burjuva sektörlerin çıkarlarına karşıt bazı yönelimler içerisine girildiğini göstermektedir ve bu durum AKP içerisindeki çatlakları derinleştirmektedir.

Tabii bu sıkışmışlık durumu AKP’yi daha az tehlikeli bir hale getirmemektedir. AKP’nin kendisi başta Erdoğan olmak üzere, iktidarda kalma savaşını bir ölüm kalım savaşı haline getirmiş ve iktidarda kalmayı bu ölüm kalım savaşına indirgemiş durumdadır. “İç güvenlik paketi”nin de ortaya koyduğu üzere, Erdoğan ve AKP’nin kitle seferberliklerini her ne pahasına olursa olsun bastırmaya dönük girişimleri, hükümetin daha da baskıcı yöntemlere doğru eğilimini göstermektedir.

HDP’nin olası bir seçim zaferi ve saldırıların durdurulması

Sınıf eksenli bir alternatifi inşa edemediğimiz mevcut koşullarda ve rejimin hükümet tarafından daha baskıcı bir temelde dönüştürülmeye çalıştırıldığı bir dönemde;

1-) Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını ve bu doğrultuda on yıllardan beri vermekte olduğu mücadeleri desteklemek; bu mücadelelerini tüm Türkiye çapında, rejimin artan baskı ve şiddetine karşı gösterilen direnişlerle ve işçi-emekçi seferberlikleriyle birleştirmek,

2-) HDP’nin barajı geçmesinin AKP’yi mecliste sayısal olarak geriletecek ve bu durumun AKP’nin sandık meşruiyetini kırabilecek olması;

3-) Başta işçi-emekçiler olmak üzere tüm bir toplumsal muhalefeti sürekli baskılama ve parçalamanın bir aracına dönüşmesi kaçınılmaz olacak başkanlık temalı AKP tipi yeni anayasanın önünün kesilmesi,

4-) Toplumsal mücadeleler üzerindeki basıncın azalması ve bu yolla emek mücadelesinin önündeki bütün engellerin kaldırılması; daha özgürlükçü, daha laik, daha demokratik, emek eksenli bir mücadele düzleminin önünün açılması,

şeklinde ifade ettiğimiz gerekçelerle İDP olarak HDP’ye eleştirel destek sunmanın içinde bulunduğumuz koşullarda en doğru tavır olacağını düşünüyoruz.

Seçimlerde HDP’ye oy çağrısında bulunurken, Kürt halkına ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışan, Kürt halkının en temel haklarını dahi pazarlık konusu haline getiren müzakere sürecinin çıkmazlarını vurgulamaya devam ediyoruz. AKP’nin “süreç”ten anladığı, Kürt halkının mücadele dinamiklerinin tasfiyesi ve birtakım “hak kırıntılarıyla” Kürt halkının kendi kaderini özgürce tayin edebilmesinin kalıcı bir biçimde engellenmesidir. Barışın ve özgürlüğün garantisi, Kürt halkının talepleri için kitlesel seferberliklerini sürekli kılması ve de mücadelesini biricik güvenilir müttefiki olan işçi sınıfıyla birleştirebilmesidir.

Tam da bu nedenle, HDP’nin baskı ve sömürü rejiminden, kapitalizmden ve emperyalizmden kopuşu içermeyen siyasi hattını eleştiriyoruz. Türk ve Kürt emekçilerinin, yoksul halkların taleplerinin ve mücadelelerinin birleştirilebilmesi için, Kürt halkının demokratik talepleriyle işçi sınıfının ekonomik ve sosyal taleplerini birlikte ön plana çıkaran bir siyasal alternatife ihtiyaç var. HDP’yi böylesi bir siyasi projenin parçası olmaya, grev yasaklarının sonlandırılması, iş güvencesinin tesis edilmesi gibi işçi sınıfının acil taleplerini, bankaların kamulaştırılması, dış borç ödemelerinin durdurulması gibi antikapitalist taleplerin bayraktarlığını yapmaya davet ediyoruz.

Nasıl bir seçim programı ve nasıl bir seçim çalışması

İDP olarak seçim programımızı iş güvencesi, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı, demokratik dönüşümler ve emperyalizmden kopuş olarak dört temel başlık üzerinden ifade edeceğiz. Elbette ki böylesi bir çalışmayı tek başımıza yapmamız işçi sınıfı adına yeterli gücün ve sonucun biriktirilmesini sağlamayacaktır. İşte bu yüzden sahip olduğumuz tavır etrafında emekten yana olan tüm çevrelerle bu dört başlığı nasıl daha güçlü vurgulayıp bunun etrafında sahici bir emek cephesi örebileceğimizin olanaklarını zorlamaya devam edeceğiz.

Yorumlar kapalıdır.