Davutoğlu’nun patronlara ibretlik asgari ücret yakarışı!
Başbakan Davutoğlu birkaç gün önce Türkiye’nin önde gelen patronlarıyla buluşmuş. Büyük patronlardan birinin evinde gerçekleşen buluşma gece yarılarına kadar sürmüş. “Gizli Zirve”nin gündemi HDP ve asgari ücretmiş! Davutoğlu TÜSİAD’ın ağır toplarına, “Asgari ücreti belirleyen hükümet değil, iş çevreleridir. TÜSİAD eğer beğeniyorsa çıksın Kılıçdaroğlu’nun önerilerini desteklesin ve yeni bir rakam belirlesinler. Ama dürüst de olsunlar, açık konuşsunlar. Asgari ücret 1500 lira olursa kaç iş yeri kapanır?” demiş. Türkçesi Davutoğlu; 12 yıldır sizin kasalarınızı doldurduk, işçiyi, emekliyi, yoksulu ezdik, şimdi CHP’si, MHP’si, HDP’si asgari ücreti şu kadar yapacağız, emekliye şu kadar vereceğiz diyorlar, biz bir şey diyemiyoruz ve eriyoruz aman topa girin de bizi kurtarın, demeye getirmiş.
Davutoğlu’nun, “asgari ücret 1500 lira olursa ülke batar” sözüne, örneğin 4,4 milyar dolar servetiyle Türkiye’nin en zengin kişisi olan Murat Ülker ne cevap verdi, bilmiyoruz. Sendika seçme özgürlüğü isteyen işçisini kapı önüne koyan bir patronun cevabını tabii ki tahmin etmek zor olmasa gerek. Lakin önce asgari ücreti kim belirliyor, bakalım.
Asgari ücreti kim belirliyor?
Asgari ücret 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39. maddesine göre belirleniyor ama yasal ayrıntılarda boğulmayalım. 2015 yılı asgari ücreti nasıl belirlenmiş, ona bir bakalım.
“800 lira asgari ücret çok iyi para, gayet güzel geçinilir” diyen Çalışma Bakanı Faruk Çelik başkanlığında 5’i işçi (Türk-İş), 5’i işveren (TİSK), 5’i de devlet (hükümet) temsilcisi 15 kişi asgari ücreti belirlemek için bir araya geliyor. Bu oluşumdan ne anlıyoruz? İşçi ve işveren karşıt iki taraf dersek, AKP hükümeti kimi tutarsa onun dediği olacak, demektir. [Sendikal bürokrasinin işbirlikçiliğine şu aşamada takılmayalım.] Pekiyi, AKP hükümeti kimin tarafını tutmuştur? 31 Aralık 2014 sayılı resmi gazeteden okuyalım:
“Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 3/12/2014 tarihinde başladığı çalışmalarını 30/12/2014 tarihine kadar sürdürmüş ve yaptığı dört toplantı sonucunda; İşçinin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretinin, 1/1/2015-30/6/2015 tarihleri arasında 40,05 (kırk lira beş kuruş) Türk Lirası olarak, 1/7/2015-31/12/2015 tarihleri arasında ise 42,45 (kırk iki lira kırk beş kuruş) Türk Lirası olarak tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık oy çokluğuyla, karar verilmiştir…”
Demek ki neymiş, hükümet ve patronlar kol kola girip oy çokluğuyla asgari ücreti belirlemişler; hep olduğu gibi!
Tekrar buluşmaya dönelim. Bir yanda toplam servetleri 20 milyar doları aşan bir düzine süper zengin patron, öbür tarafta onlara, “asgari ücreti 1500 lira yapacaklar, ülkeyi batıracaklar” diye feryat eden Davutoğlu! Herhalde bu patronlar çıkarlarını koruma konusunda şirketlerini yöneten genel müdürlerinden daha fazlasını beklemezler.
Sizce AKP işçilerden yana mı, patronlardan yana mı? İşçilerin haklarını mı koruyor, patronların haklarını mı? Cevap niyetine son 12 yılda en zengin yüzde 1’in servetten aldığı pay yüzde 39’dan 54’e çıkmış. Yüzde 99’un payı da tersine erimiş, gitmiş diyelim yeter!
Çerez parası ama kime?
Görünen o ki seçim sürecinde AKP’nin patron yandaşlığı, işçi düşmanlığı, sınıf karakteri hiç olmadığı kadar ortalığa saçıldı. Şuna bakın; 3,3 milyar liralık makam aracı harcamasına çerez parası diyen maliye Bakanı Şimşek de 1500 lira asgari ücret vaadine isyan etmiş, şöyle demiş, “Çıksınlar kaynağını ortaya koysunlar. Hangi vergiyi artıracaklarını, hangi harcamayı kısacaklarını açıklasınlar derim ki ben de CHP’ye oy vereceğim.”
Kime oy vereceğini bilemeyiz, umurumuzda da değil de hangi harcamanın kısılacağı belli değil mi? 3,3 milyara çerez parası diyen, AK Saray’a harcanan milyarlara büyük devletiz diye sahip çıkan, seçim vaadi diye savaş uçağı yapmaktan bahseden AKP’nin Maliye Bakanı konu işçiye, emekliye gelince, “Bunlar içi boş vaatler ama Allah korusun bu vaatler uygulamaya konulsa, Türkiye 3 yılda değil 1,5-2 yılda tekrar IMF’nin kapısını çalacaktır. Çünkü borçlanacak para bulamayacaklar, bu kadar vahim. 2016 bütçe açığı öngörüsü yaklaşık 16 milyar lira…” diye buyuruyor.
Anlayacağınız sıra işçiye, emekçiye, emekliye, yoksula gelince dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olmaya aday ülke birden bire çulsuz hale geliveriyor. Anladık, 2016 bütçe açığı 16 milyar olacakmış. Pekiyi, 2016 bütçe açığının yüzde 20’sine nasıl çerez parası diyorsun, nasıl bu kadar parayı makam araçlarına harcayabiliyorsunuz; var mı bunun bir izahı?
Türkiye’de hükümet teklif ediyormuş!
Eskiden patronlar işçilerin ücretlerinin, haklarının fazlalığından şikâyet eder, hükümetlere baskı yapar, talepte bulunurlardı. Hükümetler de bir yandan patronların bu taleplerini yerine getirir, bir yandan da seçmenlerini hoş tutmak için ezilir büzülür, türlü bahaneler üretirlerdi. Yani kimse ortalıkta fakirden alırım, zengine veririm diye dolaşamazdı. Kısacası bu ülke, “işçiye zam yapmak zulümdür”, “asgari ücrete zam yapacaklar, ülkeyi batıracaklar” gibi bu derece açık sınıf düşmanlığı görmemişti. AKP hükümetinin asgari ücret açıklamaları ancak, “ekmek bulamıyorsa, pasta yesinler” gibi bir zalimlikle, kibirle, oburlukla eşdeğer olabilir. 58 lira zam alabilmiş işçiyi 20 milyar dolarlık servet sahibi bir düzine patrona, ülkeyi batıracaklar diye şikâyet etmenin başka izahı yok çünkü. 7 Haziran seçimleri bu açıdan da bir karar verme anı olacak.
Yorumlar kapalıdır.