HDP’nin seçim zaferi

Haziran gecesi Davutoğlu, yapacak mı diye beklenen balkon konuşmasında, ardındaki asık suratlara rağmen seçimin galibi olduklarını ilan etti. Ne de olsa yüzde 40,86 gibi bir oyla sandıktan birinci parti olarak çıkmışlardı.

Somut hiçbir şeyden bahsedemeyen konuşması boyunca hayretler içerisinde izlediğimiz Davutoğlu huzursuzluk verici gülümsemesini yine taşımaktaydı. Halbuki seçim sonuçları belirginleştiğinde Konya’dan Ankara’ya giderken otobüsün mavi ışıklarında pek ala somurtabildiğini öğrenmiştik.

Durumun abesliği öylesine derinleşti ki, somut hiçbir şeyden bahsetmediği balkon konuşmasında özet olarak 1071 Malazgirt Savaşı’ndan beri uzun yürüyüşlerinin sürdüğünü ifade etti. AKP’nin kendisine bir tarihsellik katma çabası ve hayal gücü gerçeken takdire şayan. Ancak yürüyüşlerinin İkinci Viyana Kuşatması’ndan başlayan -geriye doğru- bir uzun yürüyüş olduğunu söylemek daha isabetli olabilir. Zira İkinci Viyana Kuşatması’nda başarı kazanamayan Osmanlı hala bir dünya gücüydü. Altı üstü bir şehri (!) ele geçirememişti. Aslında ileri atayım dediği bir adımı yüzüne gözüne bulaştırmıştı. Çökmekte olan kurumlarının beceriksizliğini, kendi iç çatışmalarını ve kuvvetten düştüğünü ayan beyan ortaya sermişti. Evet hala bir cihan imparatorluğu idi ancak artık cihandaki tek rolü yenilgiler yaşamak olan bir imparatorluktu!

Başta Erdoğan ve AKP için Gezi ile başlayan süreçten beri alınan darbeler 7 Haziran seçimleri ile birlikte tam manası ile böylesi bir tablo içermektedir. Normal şartlarda büyük bir zafer sayılacak yüzde 41’lik oy kendisine 400 vekil ve başkanlık hedefi koyan AKP için tam bir yenilgidir. Bu yenilgiyi hazırlayan başlıca mimar ise HDP olmuştur. Seçimlerin galibi HDP’dir.

HDP Kürt kitlelerini temsil etmektedir

AKP’nin Kürt özgürlük mücadelesine karşı en temel argümanlarından biri HDP ve öncesindeki muadillerinin Kürt kitlelerini yekün olarak temsil etmediği yönünde idi. AKP bugüne değin, Kürt partilerinden çok Kürt oyuna sahip olduğunu iddia ediyordu. Oysa ki seçim sonuçları bu yargıyı tamamen ortadan kaldırdı. HDP’nin birinci çıktığı Kürt illerindeki oy değişikliğine göz atalım.

201506_secim_hdp

Sadece bu mukayese bile Kürt halkının AKP’yi bir siyasi özne olarak kabul etmediğini göstermiş oluyor. 7 Haziran seçimleri Kürt kitlelerinin AKP’nin aldatma ve oyalama taktiklerini durdurması açısından da bir zaferdir. Kars, Ağrı, Tunceli ve Batman’daki alışılmışın dışındaki yükseliş ve diğer şehirlerdeki Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerde de HDP’nin ezici galibiyeti oyalama taktiğinin artık sürdürülemez olduğunu göstermiştir.

Büyük şehirlerde HDP

Seçimin ayrıntılı bir analizini yapmak elbette ki yazımızın konusu değil, ancak HDP açısından seçimleri değerlendirirken işçi nüfusunun en yoğunluklu olduğu diğer şehirleri de incelmekte fayda var.

201506_secim_hdp2

İstanbul, İzmir ve Antep’teki oylardaki ciddi yükseliş ve diğer şehirlerdeki doğuş, bir yandan Kürt oylarının konsolide edildiğini gösterirken öte yandan HDP’ye demokratik ağırlıklı programı için verilmiş destekler olarak okunmalıdır. Büyük şehirlerden Kürt nüfüsu dışındaki kitlelerin desteğiyle yaşanan bu oy artışı ise, Türkye tarihinde eşine rastlanmamış bir neticedir.

Elbette ki bir önceki seçime nazaran yaşanan bu başarılı artışa rağmen oyların sınırlılıklarını da görmemiz gerekmektedir. HDP taban desteği açısından (Kürt işçileri saymazsak) işçi kitlelerin desteklediği bir parti konumunda değildir. Sınıf hareketindeki örgütsüzlük düzeyi; emperyalizmden kopuş, sınıfsal talepler ve demokratik haklar ekseninde verdiğimiz mücadele açısından en güçsüz olduğumuz nokta olmayı sürdürmektedir. Bu gerçeklik ve sınırlılığı unutmamalıyız ki, HDP’ye başka bir misyon yüklememiş olalım.

“Bölücü” MHP, şaşkın AKP

Burjuva siyaseti açısından öylesine gülünç değerlendirmeler ile karşı karşıya kaldık ki, sanıyoruz yalnızca Davutoğlu’na gülmek diğerlerine haksızlık olur. Devlet Bahçeli’nin “Çözüm sürecinin durdurulması” talebi, belki de seçim değerlendirmeleri içerisinde en akla aykırı görüş olarak karşımıza çıktı. Yalnızca yukarıdaki tabloya bakıp, yüzde 50-80 civarında oyları HDP’ye yönlenmiş Kürt şehirlerinde çözümü durdurmak “artık gidin” demekle eş anlamlıdır. Öyle ki Bahçeli açıkça “bölücülük” yapmaktadır.

Çözüm sürecini tekeline almaya çabalayan AKP açısından da başka güldürüler ile karşı karşıya kaldık. Yalçın Akdoğan da mağlubiyet şoku ile birlikte; “Bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yaparlar” dedi. Oysa ki artık çekilebilecek tek film AKP’nin tekelindeki çözümü konu alan bir korku filmi olabilir. Yan rollerde sürekli gülümseyen bir tetikçi ile biraz kıskançlık, biraz şok, biraz da deyimler sözlüğü ile harmanlanmış bir Yalçın Akdoğan kullanılabilir.

Seçim, sorumlusunun AKP olduğu yüzlerce provokasyonlara rağmen HDP’ye yönelen destek ve sandık seferberlikleri ile nihayetine erdi. Kitleler AKP’nin demokrasi düşmanı tutumlarına karşı tavrını aldı. HDP’ye yönelik yüzlerce saldırının ise açıkça devlet-hükümet güdümünde gerçekleşmesi ve hedeflendiği gibi bir toplumsal çatışma boyutuna ulaşmaması, varılan noktayı başka bir biçimde göstermektedir.

Peki şimdi ne olacak? Acil talepler programına ihtiyaç

Selahattin Demirtaş bugün (9 Haziran) yaptığı seçim değerlendirmesinde şu cümleleri kullandı: “ ‘Yeni anayasa, seçim kanunun değişmesi, barajın düşürülmesi, güvenlik yasasının kaldırılması’ konusunda gereken desteği veririz.”

Bunları mutlulukla karşılayabiliriz. Ancak şu an beklemenin bir manası yok. Henüz hükümet kurulmadan da seçilecek meclis başkan vekiline derhal; iç güvenlik yasasının iptali, seçim barajının kaldırılması, asgari ücretin artırılması ve yolsuzluk araştırma komisyonlarının kurulması çerçevesinde bir acil talepler programı iletilebilir. CHP’nin de seçim programında bulunan bu maddeler etrafında hükümet kurulmadan meclis oylaması ile kararlar alınabilir ve hatta hayata da geçebilir.

HDP Demirtaş’ın ifade ettiği üzere sözünü tutup bu dört maddeyi de içeren bir acil eylem programının hayata geçmesi için adım atarsa, hem işçi sınıfının bölünmüşlüğüne yönelik kimi engeller bertaraf edilmiş olur hem de mücadelemiz adına yeni olanaklara sahip oluruz. Bugün HDP’nin üzerindeki sorumluluk söz verildiği üzere böylesi bir acil programı doğrultusunda gerekli adımları atmaktır.

AKP’yi durdurmak yetmez, yaralarımızı sarmalıyız!

“110 milyar insan öldü”

“Ne? yanlışın var birader, dünya nüfusu zaten 7 milyar?”

“Doğru. Tarih boyunca yaşayıp ölmüş insanların sayısı da 110 milyar.”

“Çokmuş be! Demek ki toprağın altı üstünden daha kalabalık!?”

“Sizce bu ne anlama geliyor?”

“Nerden bileyim?”

“Kıyametin büyük kısmı koptu zaten.” -Murat Menteş

O’nu başkan yaptırmamak, AKP’nin 13 yıllık iktidarı boyunca yaptıklarını nihayetine erdirip taçlandırmasını engellemek anlamına geldi. Bu zaferin de baş mimarı dünyanın en yüksek seçim barajına rağmen HDP oldu.

Ancak AKP’nin son atağını durdurmak da yetmez. AKP bugüne değin yapabileceği saldırıların büyük çoğunluğunu zaten yapmıştı! Bunların da geri alınması gerekir.

Acil eylem programının yanı sıra taşeronlaşmanın yasaklanması, yargı sisteminin demokratik temelde yeniden yapılandırılması, tüm AKP valilerinin görevden alınması, özelleştirilmiş tüm işletmelerin tazminatsız kamulaştırılması, işsizliğe dönük olarak bir kamu hizmetleri programının geliştirilmesi ilk elden sayılabilecek diğer başlıklardır.

AKP’nin bugüne değin sürdürdürdüğü politikalarla demokratik mevzilerimizin birçoğu elimizden alındı. Yetmedi, AKP ekonomik karşıdevrim politikaları ile bizleri krizin eşiğine sürükledi. Bugüne değin öylesine ciddi darbeler vurdular ki, O’nu başkan yaptırmamak bizi gülümsetse de bu, insanca bir yaşam için yeterli olmuyor.

Şimdi sıra yaralarımızı sarmakta ve hiç olmadığı kadar olanaklı hale gelen Türk ve Kürt emekçilerinin ortak mücadele zeminlerini güçlendirmektedir.

Yorumlar kapalıdır.