Erdoğan başkanlık rejiminden vazgeçmiyor: Neoliberal başkanlık rejimi çöpe!

7 Haziran seçimlerinin Türkiye tarihi açısından kritik önemi rejim değişikliğinin oylandığı bir referandum olması ve bu referandumun RTE’nin başkanlık projesinin reddi ile sonuçlanmasıdır. Bu seçim sonuçlarının etkilerini daha uzun süre ülke olarak yaşamaya devam edeceğiz.

Neden hayır demiştik?

13 yıla yaklaşan iktidarı boyunca AKP, tüm siyasi manevralarında sırtını “sandık meşruiyetine” yaslamış ve toplumsal muhalefete, sandığı ve seçimleri işaret etmişti. AKP, böylesi bütünlüklü saldırıların karşısında temel dayanağı olan sandık meşruiyetine sıkı bir biçimde yapışmıştı. Hatta öyle ki kaynağını bu meşruiyetten alacak bir ‘Başkanlık sistemi’ projesi ile Türkiye’de sağın otoriter iktidarını kalıcı hale getirerek “ebediyete” intikal edecekti.

Ancak işler Erdoğan’ın istediği gibi gitmedi; daha doğru ifade etmek gerekirse kitleler buna geçit vermedi. AKP’nin 13 yıllık neo-liberal yıkım politikaları, yarattığı terör rejimi ve siyasal İslam projesi bu seçimle birlikte darbe aldı. Taşeronlaştırmaya, iş cinayetlerine, esnek ve güvencesiz çalışmaya, 12 Eylül’den devralınan örgütsüzleşmeye, başta seçim barajı olmak üzere anti-demokratik uygulamalara ve bütün bunların yapısal hale geleceği Başkanlığa kitleler açık bir biçimde “hayır” dedi.

Koalisyon pazarlıkları ve savaş tamtamları

AKP’nin seçimleri kendi siyasi hedefleri ve sonuçları bakımından kaybetmesi, HDP’nin oylarını iki katına çıkararak meclise büyük bir çoğunlukla girmesi, siyasi denklemi tersyüz etti. Ülkenin gündemini “sıkı” koalisyon tartışmaları aldı. Bu satırların yazıldığı günlerde MHP-AKP denklemi üzerinden yapılan iktidar paylaşımının, yani kapalı kapılar ardında süren derin pazarlıkların sonuna gelindiği görülüyor. Meclis başkanlığı seçimlerinde görüldüğü üzere, böylesi bir sonuç dahilinde MHP’nin ülkeye dair hiçbir planı olmadığı gibi, kendisini Kürt düşmanlığı üzerinden varettiği ve bu doğrultuda AKP’ye destek vereceği belirginleşmiştir.

Bu pazarlıkların gizlediği önemli gerçekler var. Bunlardan en önemlisi, hükümetin Suriye’ye müdahale etme planıdır. Başbakan’ın TSK’ye sınırı aşıp Cerablus’a girerek bir tampon bölge oluşturma emri verdiği, Genelkurmay’ın müdahale planları hazırladığı su yüzüne çıkmıştır. Afrin ve Kobane’nin birleşmemesi üzerinden Cerablus’ta tampon bölgenin oluşturulması hem PYD’ye, El Fetih’e ikmalin kesilmesi anlamına geliyor hem de erken seçime gidilerek tamamen Başkanlık rejimine geçiş amaçlanıyor.

Kürt düşmanlığı rejimin kimliğidir

En son Kobane saldırısında açığa çıktığı üzere, hükümetin başta PYD’ye karşı IŞİD, El Nusra gibi örgütlere çeşitli biçimlerde destek verirken; seçimlerden HDP’nin zaferle çıkması ve PYD/YPG güçlerinin kararlı direnişiyle IŞİD’in Tel Abyad’dan sökülüp atılması Ankara’da ciddi bir rahatsızlık yaratmıştır. Kürt halkına dönük düşmanca ve saldırganca tutumun yanında işin en korkutucu yanı olası bir müdahale ile hükümetin kurulamaması ve erken seçim planlarının gündeme getirilerek RTE’nin başkanlık planının tekrar devreye sokulmasıdır.

AKP şeflerinin IŞİD’in Tel Abyad’da hezimete uğramasına gösterdikleri tepki, devletin Kürt halkının kazanımlarına halen ne kadar tahammülsüz olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. AKP’nin, “PYD etnik temizlik yapıyor” yalanını ortaya atması, “PYD, IŞİD’den daha tehlikelidir” söyleminin iktidar medyası tarafından tekrarlanıp durması, Kürt sorunu konusunda rejimin yekvücut birleştiği görülmektedir. Başkanlık emelleri uğruna ülkeyi de bir savaş bataklığına sürüklemekten kaçınmayacağını gösteren iktidarı dizginlemek ancak işçi ve emekçilerin mücadelesiyle mümkün olabilir.

Peki bu koalisyonun diğer tarafları yani CHP ve MHP ne yapıyor? MHP Meclis başkanlığı oylamasında sırf HDP ile aynı adaya oy vermemek adına, geçersiz oy hamlesiyle, AKP adayının kazanmasını sağlamıştır. MHP’nin Kürt halkına dönük düşmanlığı açıktır ve her türlü yıkım ve talan politikasına koşulsuz şartsız destek vereceği aşikârdır.

Sınıfın mücadelesi sürüyor

Parlementoda koalisyon pazarlıkları süredursun, bugün üzerindeki şaşkınlığı atan metal patronları işçilerin günlerce süren grevden dolayı yıpranmasını da fırsat bilerek, fabrikalarda karşı saldırıya geçmiş durumdalar. Metal işçilerinin geçtiğimiz aylarda başlayan büyük direnişi şu an işten atmalarla kesintiye uğramış durumda. Tofaş, Mako, Ototrim, Farba ve Rollmech’te yüzlerce işçi işten atıldı. İşçi sınıfı bugün metal işçilerinin verdiği mücadele etrafında kenetlenmeli ve metal işçileri kendi öz örgütlülüklerini de korumalıdır. Fabrikalar arası koordinasyon komiteleri kurulmalı, Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) bu sürece müdahil olmalıdır.

İşçi-emekçilerden yana çözüm, hemen şimdi!

HDP, henüz hükümet kurulmadan da seçilecek meclis başkan vekiline derhal; Suriye’ye olası bir müdahale planının engellenmesine dair bir hamle yapması, iç güvenlik yasasının iptali, seçim barajının kaldırılması, taşeronun yasaklanması, asgari ücretin artırılması ve yolsuzluk araştırma komisyonlarının kurulması çerçevesinde bir acil talepler programı iletebilir. HDP de, CHP de seçim programlarında bulunan bu maddeler etrafında hükümet kurulmadan meclis oylaması ile kararlar almalı ve hayata geçirmelidir.

Yorumlar kapalıdır.