Merhaba, ben Kamp Armen!

Bundan yıllar önce doğdum. Ama dün gibi hatırlarım dünyaya gelişimi. Kimliğimde doğum yılı 1962, doğum yeri Tuzla yazıyor. Sanki çok daha önce doğmuş ve birçok yer gezmiş gibi hissetsem de, doğum yerimi seviyordum.

Beni Ermeni yetim çocuklar getirdi aslında dünyaya. Kum taşıdılar, temel kazdılar, kuyudan su çekip harç yaptılar, etrafıma ağaçlar diktiler. Bir isim verdiler bana: Kamp Armen…

Sonra beraber yaşadık yıllarca. 1500 çocuk geçti elimden. Birbirimize destek oluyorduk. Bir hayat mücadelesidir gidiyor derken sonra bir anda bir şey oldu desem de siz inanmayın. Çünkü aslında hiçbir şey bir anda olmuyordu yaşadığım coğrafyada.

Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın satın aldığı kamp arazisi, 1936 Beyannamesi gerekçe gösterilerek, çocukların emeğiyle inşa edilen tesisiyle birlikte, -yani bir bütün olarak ben- devlet tarafından ilk sahibine iade edilmişim ve 1987’de bu onaylanmış. Sonra sağ olsunlar Vakıf’tan arkadaşlar baya itirazda bulunmuşlar. Ne dilekçeler, ne mücadeleler…

Hatırlarsınız 2011 yılında Vakıflar Kanunu’nda yapılan değişiklikle azınlık vakıflarının el konan mülklerinin iadesi süreci başlamıştı. Ona ne oldu diye sordum. Bazen cevabını bildiğim sorular sormak hoşuma gidiyor. Çocuklardan öğrendim herhalde bunu. Neymiş ben ‘el konulmuş bir mülk’ değilmişim. O yüzden iadem gerçekleşemezmiş. ‘Ayrıca sensin mülk! O karanlık adalet de temelin!’ Desem de çok bir şey değişmedi. Sonra iyice zayıflamaya birden yaşlanmaya başladım. Tek başıma canım da sıkılıyordu. Tuzla çok bozmuştu.

Sonra birçok insan geldi yanıma. Bana sahip çıkmak için basın açıklamaları yaptılar. Yürüyüşler düzenlediler. Resmen isyan ettiler. Keyfim yerine geldi. Hatta beni yapan çocuklardan bir kaçını da gördüm ne kadar büyümüşlerdi. Onların sayesinde beni yıkmadılar.

Yanlış anlamayın beylik laf olsun diye demiyorum ama ölümden korkmuyorum. Nasıl olsa doğumumdan öncesinde vardım ölümümün sonrasında var olacağım!

Peki, bir bina yıkınca bir düşünceyi de yıkacaklarını mı düşünüyorlar? Ermeni halkının toplumsal belleğini mi silmeye mi çalışıyorlar? Halkların özgürlüklerini yerle bir mi etmek istiyorlar? Korkmayalım! Ben sadece bir bina değilim. O yüzden böyle konuşmak istedim sizinle. Tamam, çok hareket edemiyorum ama direniyoruz işte. Bu saldırılar yıkmaz; mücadele inşa eder anca! Tapu devri gerçekleşene kadar da dostlarla, yoldaşlarla direneceğiz! Ancak mücadele edenin umudu olurmuş! Yolu halkların mücadelesinden geçen herkesi bekliyorum! Ama siz çok beklemeyin bence!

Kamp çok güzel gelsenize!

Yorumlar kapalıdır.