Katliamların gölgesinde kadınların devlet şiddeti ile mücadelesi devam ediyor

3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde en yüksek oy oranını alarak tek başına iktidara gelen AKP hükümeti, neoliberal politikaların yeni sözcüsü olarak, geçtiğimiz 12 yıl boyunca uyguladığı politikalarla kadınların her türlü sosyal ve demokratik haklarına karşı saldırılarını istikrarla sürdürdü. Gezi sürecinden bu yana rejimin sertleşmesiyle birlikte artan baskıdan kadınlar da nasibini aldı. Öyle ki yapılan araştırmalara göre 2002 yılından bu yana 5.406 kadın öldürüldü, cinayetlerin 700’e yakını ise son 3 yıl içerisinde gerçekleşti. Katliam olarak nitelendirilebilecek olan verilerin yanında pek çok kadın; bizzat erkek egemen kapitalist devletin uyguladığı politikaların yarattığı ‘’ elverişli ‘’koşullar neticesinde cinsel, fiziksel, ekonomik ve psikolojik şiddete maruz kaldı, yapılan kanlı saldırılar sonucunda yaşamını yitirdi. Dolayısıyla bilanço yalnız 5.406 kadınla sınırlı değil.

Geçtiğimiz 12 yıl içerisinde…

Her türlü ekonomik kriz döneminde kendini yeniden üretmeye çalışan sistemin ilk hedefi kadınlar oldu, pek çok kadın işten çıkartıldı. İşsizliğe karşı “mücadelede” devletin hedefinde bir kez daha kadınlar vardı; öyle ki kadınlar çalışma hayatından çekilmeli, iş aramaktan vazgeçmeliydi. Bu politikanın sonucunda kadınlar, devletin üstlenmesi gereken bakım hizmetlerinin yükü altında ezildi, 3 çocuk söylemi ile ucuz iş gücü ordusu üretmek üzere ev içine mahkum edildi ve elbette ki ev içi emek hiçbir zaman görülmedi. Nasılsa kadın, aile içerisinde eritildiği için Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’ndaki ‘’kadın’’ kısmı “gereksiz” görüldü ve bakanlık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürüldü. Fakat evde ‘’oturan’’ kadınlar sermaye tarafından ‘’fırsat’’a çevrilebilirdi; parça başı, esnek ve güvencesiz çalıştırılabilirlerdi, her fırsatta yinelenen ‘’Kadın istihdamını arttırıyoruz.’’ söylemlerinin altında işleyen sistem tam da bu mantığın ürünüydü.

Geçen süre zarfında kadının emeğini, bedenini ve kimliğini sömüren politikalara, kürtaj hakkının fiili olarak gasp edilmesi de eklendi. Gebeliği İzleme Sistemi (GEBLİZ) ile kadınların fişlenmesi sistematikleştirildi. Tacizin ve tecavüzün yargıya taşınma ‘’değeri’’ dahi yokken; kocaların, babaların, ağabeylerin ve sevgililerin hedefindeki kadınlar çoğu zaman sağ kurtulamadı, suçlular ise ceza indirimleri ile adeta ödüllendirildi.

Suriye’de Esat diktatörlüğü ve IŞİD’in katliamları, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 3 milyonu aşkın insanı ülkelerini terk etmeye zorladı. BM’nin raporuna göre ise Mısır, Irak, Lübnan ve Türkiye’de binlerde ailenin geçimini kadınlar sağladı. Pek çok göçmen kadın taciz ve tecavüze uğramakla birlikte kaçırıldı ve zorla evlenmeye zorlandı.

Rejim sertleşirken…

7 Haziran seçimleri sonucunda her ne pahasına olursa olsun iktidarını sürdürmeye çalışan Erdoğan ve AKP hükümeti çözüm sürecine son vererek kirli bir savaş başlattı. Kürt illerinin çoğunda olağanüstü hal ilan edildi, demokratik hak ve özgürlüklerin katledildiği oyunda devlet terörü başroldeydi. Cizre’de devlet tarafından açılan ateş sonucunda 10 yaşındaki Cemile Cağırga hayatını kaybetti ve sokağa çıkma yasağından dolayı cenazesi yakınları tarafından evindeki dondurucuda saklandı. Yaşananlar sonucunda bölgede yaşayan diğer pek çok kadın ve çocuk hayatını kaybetti. Kobane’nin inşa çalışmalarına katkı sunmak isteyen gençlerin Suruç’ta gerçekleştirildiği basın açıklamasına düzenlenen bombalı saldırı sonucunda yaşamını yitirenler arasında pek çok kadın vardı. Geçtiğimiz günlerde, Barış Mitingi’nde düzenlenen terör eyleminde ise Dicle Deli gibi birçok kadın yaşamını yitirdi.

Biz kadınlar biliyoruz ki…

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Günü’nde yükselttiğimiz mücadelemiz yalnızca, en yakınlarımız tarafından uygulanan cinayetlere, taciz ve tecavüzlere karşı değil. Biz kadınlar biliyoruz ki; Suruç’da, Kürt illerinde, Ankara’da, iş cinayetlerinde yüzlerce kadının hayatını kaybetmesi ile 12 yıl boyunca 5.406 kadının cinayetler sonucu yaşamını yitirmesinin sebepleri birbirlerinden bağımsız değil. Devlet şiddeti kadınlar için hayatın her alanında ve her döneminde bir katliam bilançosu sunarken, biz kadınlar sorunların tamamının sistemin kendisinden kaynaklı olduğunu biliyor ve erkek egemen kapitalist düzene karşı mücadelemize devam ediyoruz.

Kadınlar, hayatımızın her alanında yüzleştiğimiz katliam bilançolarına son vermek için; kalıcı, güvenilir, eşit koşullarda gerçekleşecek barış için, emekten ve yaşamdan yana bir düzenin inşasında bizlere yeni olanaklar sunacak siyasal demokrasi tesisi için örgütlü mücadelemizi yükseltelim!

Yorumlar kapalıdır.