Hayır! Hayır! Hayır!

16 Nisan referandumuna çok kısa bir süre kaldı. Görünen o ki, eğer ortada sandık varsa kazanan RTE/AKP olur, tezi bu kez tekrarlamayacak! Bu yüzden Bahçeli’yi de yedeğine alan iktidarı, kaybetme korkusu sarmış durumda. Pekiyi, şaşırtıcı mı? RTE/AKP’nin “başkanlık” önerisi öylesine açıktan savunulamaz durumda ki, şaşırtıcı değil! Zaten bu nedenle iktidar, “Hayır” diyeceğini açıklayanlara akıl almaz hakaretler/suçlamalar yapıyor, vaatlerin yerini hamaset alıyor ve ancak bitmek bilmez bir yaygarayla “Evet” kampanyası sürdürülebiliyor.

RTE’nin Hayır çadırını ziyaretinde yaşananlar işte sadece bu durumun traji-komik bir sonucu. Kılıçdaroğlu’nun yalancılığı, Dersim katliamı ya da köprü isimleri… Sürekli bir sataşma, suçlama, laf kalabalığı, nefret dolu bakışlar, sözler vs… 16 Nisan referandumunun konusu 18 maddelik anayasa değişikliği! Kılıçdaroğlu ya da bir başkasının yalancı olup olmadığı değil. Köprü isimleri ya da geçmişte yaşananlar hiç değil. Eğer 16 Nisan referandumunun sorusu, Kılıçdaroğlu başkan olsun mu, olmasın mı, olsaydı, onun kişiliğini konuşmanın bir anlamı olabilirdi.  Kısacası Kılıçdaroğlu’nun kişiliğiyle 16 Nisan referandumunun hiçbir ilgisi yok. Bu sadece açıktan savunulamayacak düzeydeki referandum önerisinin daha fazla insan tarafından anlaşılmasını engellemenin bir yolu.  Tam da bundan dolayı, yıllardır RTE/AKP’ye oy vermiş, yeni bir seçim olsa yine oy vereceğini söyleyen milyonlarca seçmen de, 16 Nisan’da “Hayır” oyu vereceğini söylüyor.

Tekrar edelim; konunun sürekli başka taraflara çekilmesi, tam olarak “başkanlık” önerilerinin savunulamaz niteliğinden kaynaklanıyor. Üstelik “başkanlık” önerisi sadece savunulamaz da değil, aynı zamanda, daha şimdiden herkesin farklı anladığı, daha doğrusu anlamadığı bir karmaşa da yaratmış durumda. Yeni sistemde “başkan”ın meclisi fesih yetkisi olacak mı, olmayacak mı? Yeni sistemde bakanlar kurulu olacak mı, olmayacak mı? Bir kişi ikinci döneminde seçimler yenilenirse üçüncü kez başkan olabilir mi, olamaz mı? Denetim, hesap verme, cezai sorumluluk var mı, yok mu? Cevaplar: Yeni sistemde “başkan”ın hiçbir kural ve kuruma bağlı kalmadan, yani tamamen keyfi olarak, fesih yetkisi olacak. Yeni sistemde bakanlar kurulu vs olmayacak; tüm yürütme yetkisi “başkan”da olacak. Aynı kişi üçüncü kez yeniden “başkanlık” yapabilecek. “Başkan” seçilecek kişiyi, pratikte denetleyecek hiçbir mekanizma olmayacak. “Başkan” hiç kimseye hesap vermeyeceği gibi, herkesten hesap sorabilecek. Kanun hükmünde kararnameler ile 80 milyonu tek başına yönetebilecek. Ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel her konuda, istediği her tür değişikliği yapabilecek. 

Tabi onlar fesih hakkı karşılıklı diyecekler. Evet karşılıklı! Başkan tek başına meclisi fesih kararı alabilirken TBMM ancak en az 360 milletvekiliyle bu kararı alabilecek. Ya da denetim/hesap verme var diyecekler. Denetimden kasıt; Anayasa Mahkemesi, HSYK vs ise tamamını başkan doğrudan/dolaylı atayacak. Ve tabii eğer en az 400 milletvekili de onay verirse evet, başkandan hesap sorulabilecek! Önerilen sadece bir tek adamlık değil, sadece bir rejim değişikliği de değil, bunlarla birlikte kelimenin tam anlamıyla zamanda geriye doğru bir yolculuk anlamına gelecek…

Pekiyi, tek adam yönetmesin, kaç adam yönetsin? Bu soruyu Türkiye Hukuk Platformu soruyor. Kendileri tek adamlığı savunuyor ve “Evet” kazansın diye kampanya yapıyorlar. Konu sayıda değil, denetim ve hesap vermede. İster bir, ister yüz kişi olsun; eğer denetim, şeffaflık, hesap verme yoksa orada keyfilik ve karanlık başlar. “Tek Adam”lık hiçbir kural ve kurum tarafından denetime tabi olmamak, hiçbir durumda hesap vermemektir. Dolayısıyla 16 Nisan’da “Hayır” demenin anlamı; denetlenebilir, hesap sorulabilir, bu amaçla güçler ayrılığına dayanan, şeffaf, emekçi halktan ve ezilenlerden yana, adil, eşit, demokratik ve özgür bir düzenden yana olmaktır. O yüzden 16 Nisan’da Hayır!

Yorumlar kapalıdır.