Henüz son sözler söylenmedi: 2018 dayanışma ve mücadele yılı olacak!

Tam bir sene önce “Hoş geldin 2017” başlığıyla giriş yaptık ve devam ettik: “Tüm yasaklamalara rağmen kadınlar emek ve bedenlerinin sömürüsüne karşı 8 Mart’ta Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinde alanlara çıktı. İstanbul Kadıköy’de yasaklanan mitinge inat kadınlar Kadıköy sokaklarını miting alanına çevirdi. AKP hükümetinin tecavüzü meşrulaştıran ‘tecavüzcüyü mağduruyla evlendirerek aklama’ önergesi kadınlar tarafından öfkeyle karşılandı. İstanbul’da, OHAL’e rağmen kadınlar sokakta öfkelerini haykırdı. AKP hükümeti kadınların tepkisinden sonra tasarıyı geri çekmek zorunda kaldı. Kadın dayanışması kazandı (…) 2017’de de kız kardeşlerimizle yan yana durmaya devam edecek ve Kadın Dayanışmasını büyüteceğiz.”

İktidarın uzun vadeli hedeflerinden olan muhalefeti ve bilhassa kadın muhalefetini bastırma stratejisi OHAL’in sağladığı olanaklarla büyük ölçüde amacına ulaştı. OHAL’in ilk 6 ayında 300’den fazla kadın derneği ve medya kuruluşu kapatıldı. KHK’larla ihraç edilen, mesleklerinden edilerek kara listeye alınan yüzlerce kadın var. Sayılar can sıkıcı, istatistikler duygusuz, o sebeple rakamlara girmeyeceğiz. Ancak bu kadarı bile OHAL altında meslek odalarından sendikalara ve onların kadın örgütlerine karşı uygulanan baskı politikalarıyla bizi nasıl bir 2018’in beklediğine dair fikir veriyor.

2017 nasıl geçti?

2017’nin 8 Mart gündemini 16 Nisan referandum süreci oluşturdu. Önceki yıllardan farklı olarak Kadıköy miting alanı kadınlara verilmedi, onun yerine kadınlar daha dar bir alan olan Bakırköy Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya geldiler. Yıllardır kadın mücadelesinde kristalize olan “Hayır hayır demektir” sloganı, Tek Adam Rejimi’nin oylanması sürecinde temel talep ve sloganlara eşlik etti. İktidar bu aralıkta “tecavüzcüye evlilik affı” gibi kadınlar aleyhine birtakım yasa değişikliklerini meclisten geçiremedi ve başkanlık projesi için başta kadınlar nezdinde rıza üretemedi.

Referandumun şaibeli sonuçlarıyla güçsüz bir rejim doğdu ve saldırılarına hız verdi. Müftülüklere nikah kıyma yetkisi veren bu “Olağanüstü Kanun Teklifi”, OHAL koşullarında meclisten geçirildi. 4+4+4’ten beri uygulamaya sokulmaya çalışılan, devlet dininin yaşamın her alanına egemen olduğu bir sistem yaratma stratejisi adım adım hayata geçirildi. Hedef belli! Kadınların AKP’nin tanımladığı bir dini çerçevede hayatlarını devam ettirmesi, çocukluklarından itibaren Ensar gibi vakıflarda şiddet ve istismar ortamında yetişmeleri, evlendiklerinde müftü, boşanmak istediklerinde Diyanet’in arabulucusuyla muhatap olmaları… Partilerde, sendikalarda, meslek odalarında kadınların yıllarca ilmek ilmek ördükleri dayanışmayla, kısmi eylem ve direnişlerle bu gidişata karşı koymaya çalışsak da Müftülük yasasının geçmesine engel olamadık. Bu noktada 2017’de iktidarın kadın muhalefetine yönelik ciddi baskı ve yıldırma politikalarının sonuç vermeye başladığını söylemek maalesef yanlış olmayacaktır.

Ancak henüz son sözler söylenmedi!

Şimdilik müftülük yasasında AKP bir adım öne geçti ama henüz son sözler söylenmedi. Tasarının yasalaşması, mücadelenin bittiği anlamına gelmiyor. AKP, OHAL ve KHK’lara dayanarak oldu bittiye getirmeye çalışsa da siyasal meşruiyet sağlayamıyor, tasarılar yasalaşsa bile meşruiyet kazanamıyor. Biz 2017’de bizi bir araya getiren, sesimizi yükseltebildiğimiz araçlardan bir adım yoksunlaşsak dahi, iktidarın meşruiyetini sağlayamadığı her an lehimize işliyor. Bu sebeple 2018’de taleplerimizi ne kadar fazla kadına ve erkeğe anlatabilirsek; siyasetle ilgilensin ilgilenmesin, eşitlik isteyen kadın ve erkek emekçilere ne kadar sarih bir biçimde ulaşırsak, müftülerin de arabulucuların da devrini kapatabiliriz. Hoş geldin 2018, dayanışma ve mücadeleyle…

Yorumlar kapalıdır.