Olağanlaşan haller: KHK rejimi

Olağanüstü halin (OHAL) ilan edildiği 20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana 30 adet Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı. Bunlarla 1000 civarı maddede yeni düzenlemeler yapıldı. Bu KHK’ler aracılığıyla, OHAL’in ilan ediliş gerekçesi ile ilişkili olmayan askerlik kanunu, trafik, şeker, tütün ve alkol, varlık fonu, kamu finansmanı, afet kanunu, ceza muhakemesi gibi sayısız kanunda yeni düzenlemeler yapıldı. Artık KHK’ler öyle “olağan” bir yasama mecrası haline geldi ki; taşeron düzenlemesinden işverenlere vergi teşvikine, kamu ihraçlarından motorlu taşıtlara dönük vergilere kadar yapılan düzenlemelerin hepsi bir “torba yasa” ile aynı kefeye konarak bir KHK’nin konusu haline getirildi. Böylelikle, yasamaya/meclise gerek kalmadan istenen her adım Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlar Kurulu tarafından KHK’lerle hayata geçirilebilir hale geldi.

Yasama organı devre dışı kaldığı gibi, Anayasa Mahkemesi yani yargı da etkisiz ve işlevsiz bir yer haline geldi. Anayasa Mahkemesi’nin OHAL KHK’lerine yetkisizlik kararı vermesiyle söz konusu kararnameler yargının konusu olmaktan çıktı. Oysa bu KHK’ler sonucunda 115 bin civarı kamu çalışanı ömür boyu işinden oldu; yüzlerce şirket, dernek, vakıf, sendika, üniversite, okul, hastane, televizyon kanalı, gazete vs. kapatıldı ve bu kurumların mal varlıklarına el konuldu.

Malın yanı sıra cana da…

KHK’ler OHAL’in ilan ediliş gerekçeleri ile ilgili olmadığı gibi kişilerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlamaya yönelik tedbirler içermekte. Olağanüstü hal KHK’leriyle yargı alanında, bilhassa kişinin adil yargılanma, kişi özgürlüğü ve özel yaşamın gizliliği gibi en temel demokratik ve insani haklarını etkileyen önemli yapısal değişiklikler hayata geçirildi. Tutukluluk ve gözaltı sürelerinin uzatılması, savcılığın arama, el koyma, izleme gibi soruşturma tedbirlerine karar verme yetkilerini keyfiyete varacak düzeyde genişleten ve bu yetkiler üzerindeki yargı denetimini zayıflatan düzenlemeler yapıldı. Bu çerçevede, Nisan 2016 Başkanlık referandumu ile birlikte düşünüldüğünde, tek adamlık rejiminin KHK’ler aracılığıyla inşa edildiği, KHK’lerin anayasaya aykırı olmalarına rağmen fiili olarak yasa hükmüne kavuştuğunu söylemek mümkün!

OHAL KHK’lerine yargı yolu kapatılırken ‘mağduriyetlere karşı’ tek başvuru merci olarak OHAL komisyonu gösterildi. Neredeyse OHAL ilanından 1 yıl sonra hayata geçen komisyon bugüne kadar 102 binin üzerinde başvuru aldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise KHK’lere yönelik olarak yapılan 12 binden fazla başvuruyu reddetti.

Ayrıca anayasaya göre OHAL KHK’leri sadece OHAL’in ilan edilme gerekçesi hakkında ve yürürlükleri de OHAL süresince sınırlı olur. Ancak çıkarılan 30 KHK’nin yaklaşık yüzde 90’ının OHAL gerekçesi ile ilgisi yok. Ayrıca KHK’lerin çıkarıldıktan sonra mutlaka Meclis’te görüşülmesi ve yasalaşması gerekir. Oysa bugüne kadar çıkarılan 30 KHK’den yalnızca 5’i meclise getirildi. Bu da bu kararnamelerin tek adam rejimi inşa etmeye yarayan Saray fermanlarından başka bir şey olmadığını gösterir niteliktedir!

OHAL Nisan ayında 7. kez uzatılacak ve hiçbir işlevi kalmayan meclis, tamamen Saray’a bağlanmış yargı, KHK’ler eliyle Saray rejiminin çizdiği hizadan bir adım öteye gidemeyecek. Hayatlarımız her geçen gün biraz daha fazla baskı altına alındığı gibi, en temel haklarımız bu antidemokratik uygulamalarla ayaklar altına alınacak. Tüm bu gidişata dur demek gerekir, bu nedenle olağanlaşmış OHAL rejimi kaldırılmalıdır. KHK’lerin tamamı iptal edilmeli; KHK’lerle atılan kamu görevlileri, akademisyenler görevlerine iade edilmelidir.

 

Yorumlar kapalıdır.