6 Mayıs: Üç fidanlar bir orman oldu!

6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan; Alpaslan Türkeş ve Süleyman Demirel’in meclisteki parti gruplarının onamasıyla çıkan karar sonucu idam edildiler. Türkiye işçi ve emekçilerinin üzerine bir karabasan gibi çöken 24 Ocak Kararları’nın idari sorumlusu Turgut Özal, idamdan dört hafta önce bir mektup yayınlamış ve “Acıyıp bir şans daha vermeyelim” yazarak, idamları desteklemişti. İdama mecliste onay veren 28 de CHP’li vardı. O günlerde üniversitelerde öğrencilere, sokaklarda aydınlara karşı kanlı bir suikast ve terör siyaseti yürütmekte olan sağ ve faşizan grupların taraftarları, çeşitli örtbaslarla aklanıp, serbest bırakılırken; insan canı almamış olan üç fidanlar idam edilmişti. Yalnızca bu veri dahi, burjuva Türk hukukunun kimlerin lehine işlediğini çıplak bir biçimde ispatlıyordu.

Gezmiş, Aslan ve İnan işçi sınıfı mücadelelerinin yükseldiği bir dönemde yetişip, sosyalizm için mücadeleye etmeye karar vermiş gençlerdi. Onların nesli, Türkiye İşçi Partisi’nin ulus çapında emekçiler ve köylüler nezdinde etkili olduğu, parlamentoya vekil soktuğu bir kuşağın ardından gelmişti. Bu aynı zamanda, TİP’in çeşitli hukuki hileler ve zora dayalı baskılarla meclisten kapı dışarı edilmek istenmesinin derslerini çıkartmaya kendilerini zorunlu hisseden de bir nesildi. TİP’e meclis kapısının kapanması ve bu kuşağın, o sıralarda enternasyonal bir eğitim kampı rolünü üstlenen Filistin’e yolunun düşmüş olması, sosyalizme hangi metotlarla varılabileceğinin tartışmalarının şeklini değiştirmişti.

Gezmiş ve arkadaşları, Türk parlamentosunun kapılarını sola haksız yere kapamasının ardından, sınıfsız topluma varmak uğruna partiyi, kitleleri kendinde ikame edecek bir aygıt olarak tasarladılar. Bu, elbette hatalı bir taktikti; demokratik olasılıkları kitleleri kazanmak için kullanmayı reddediyor, mücadeleci öncünün, kitlelerin yerine geçmesini öngörüyordu. Bu metodun doğası, Troçki’nin haklı sorularında bir iflasa uğruyordu: “Eğer bir kişinin amacına ulaşmak için bir tabanca ile silahlanması yeterliyse, sınıf mücadelesinin çabaları niye? Bir yüksük dolusu barut ve küçük bir parça kurşun düşmanı ortadan kaldırmak için yeterliyse, bir sınıf örgütüne ne gerek var?

Ancak Gezmiş ile onun kuşağının hatalı taktiklerinin faturası onlara çıkarılamaz. Çünkü, sınıfçı bir parti inşasının ve kitlesel bir işçi devriminin sosyalizm için biricik yol olduğunu onlara aktaracak bir birikim yaratılmamıştı; daha doğrusu bu birikim, Moskova’dan başlayarak bütün yeryüzünde yok edilmek isteniyordu. Üç fidanının son derece samimi ve devrimci olan mücadele azimleri ile inançları, bu sebeple değerliydi ve hep değerli kalacak. Onlar, karanlıkta el yordamıyla yönlerini bulmaya çalışan devrimcilerdi.

Yorumlar kapalıdır.