İşsizlik sorunu çözülemez mi?


Hemen hemen her şeyin; yediğin ekmeğin, içtiğin suyun, barındığın evin paralı olduğu bir sistemde, tüm bunları karşılamak için tek sermayeni, emek gücünü, satamazsan ne olur?

İşte “rekor işsizlik” haberlerine öncelikle bu açıdan bakmak gerekir.

Çünkü milyonlarca işçinin ve ailesinin hayatta kalma koşullarını ortaya koyan işsizlik-enflasyon gibi oranlar salt ekonomik göstergelere indirgenemez.

İşsizliğin yüzde 14,7’ye ulaştığını söylemek, bugün resmi olarak 4,5 milyonun üzerinde ailenin en temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun bırakılması anlamına gelir. Ki gerçek rakamların bunun iki katına yakın olduğu ise ayrı bir gerçek!

Yaşamını idame ettirmek için emeğini satmaya mecbur eden, sonra da “maalesef şu an iş yok” diyen bu mantıkdışı sistemin en büyük mağduru ise gençler. Açıklanan son rapora göre genç işsizlik yüzde 26,7’ye ulaşmış görünüyor. Yani her 4 gençten biri işsiz. Yani her 4 gençten biri şu an geleceğinden mahrum bırakılıyor.

İşsizliğin ağır şekilde vurduğu diğer kesim ise kadınlar. Yüzde 18’i aşan kadın işsizlik oranı, kadını kocasına/babasına daha da bağımlı kılarak, erkek egemen sistemin cinsiyetçi politikalarının kadınlar üzerindeki sonuçlarını çok daha ağır hale getiriyor.

Öte yandan, işsizlik sadece bugün işsiz kalan emekçiler için değil; en az onlar kadar, şu an bir işi olan görece şanslı emekçiler için de önemli sonuçlar barındırıyor. Her an işsiz kalma tehdidi ile karşı karşıya kalan emekçilerin patronların saldırıları karşısındaki direnci zayıflıyor. Ücretleri düşüyor. Hakları tırpanlanıyor. Kapitalizmin kendi eliyle yarattığı işsizler ordusu, onun önemli bir kozu haline geliyor.

Peki, işsizlik sorunu çözülemez mi?

Elbette çözülür; var olan işler ücretler düşürülmeksizin çalışan nüfus arasında bölüştürülürse işsizlik kalmaz. Üstelik iş saatleri de düşer. 6 saat 4 vardiya talebi bu açıdan oldukça makul bir çözüme işaret eder!

Peki, kapitalist sistem bunu yapar mı? Yapmaz! Niye yapmaz? Çünkü o işsizliğe ihtiyaç duyar. Çalışanların ücretlerini baskılayabilmek için işsizliği yaratır ve kullanır. Çünkü o, işsizleri nasıl finanse edeceğini düşünür ama kârının bir kısmından bile feragat etmeyi düşünmez… Çünkü işsizliğin çözümü bir tercih ve bölüşüm sorunudur. Ve kapitalist sistem tercihini patrondan yana yapar, emekçiden değil!

Kapitalist sistemde her şeyin bir bedeli vardır!… İnsanı değil, kârı esas alan kapitalist sistemin bedeli ise krizlerdir, işsizliktir, yoksulluktur, yoksunluktur!

Bizzat sorunlarından beslenen bir sistemin, bunlara çözüm olması beklenebilir mi?

Bu nedenle, işsizliğin ve yoksulluğun çözümünü kâr odaklı değil, emek odaklı; serbest değil planlı; patronun değil işçinin yönetiminde bir ekonomik sistemde aramak gerekir.

Yorumlar kapalıdır.