2024, iktidarın müjdelediği gibi bir emekliler yılı değil ama emekli yoksulluğunun zirve yaptığı yıl oldu. Emekliler, iktidarın yoksullaştırma politikalarının en ağır sonuçlarıyla yüz!-->…
Ekonomik yıkımın her alanda kendini gösterdiği, yoksulluğun kitleselleştiği ve antidemokratik saldırıların tüm hızıyla devam ettiği bir dönemdeyiz. Gerçek enflasyonun çok altında kalan!-->…
Geride bıraktığımız yılı Türkiye açısından birçok farklı ölçütle değerlendirebiliriz. Ancak sanıyorum ki Tek Adam rejiminin hem tercihleri hem de sınırları bağlamında en muazzam göstergeyi!-->…
Emekçilerin en büyük mücadelesi yoksullukla. Gıdası, barınması, ulaşımı, giyimi, sağlığı derken zorunlu ihtiyaçlarını bile zar zor karşılıyorlar. Tek başına yaşayan bir işçinin yaşama!-->…
21 yıllık AKP iktidarının en önemli dayanaklarından biri kuşkusuz işçi düşmanı politikaları oldu. İşçi sınıfının kazanılmış haklarına dönük saldırılar hep gündemdeydi. Diğer yandan da!-->…
Erdoğan yönetimi, yıllardır uyguladığı ekonomi politikaları ile emekçiler için bir sefalet düzeni inşa etti. Bu sürecin birbiriyle doğrudan ilişkili üç ayağı vardı: esnek ve güvencesiz!-->…
Rejimin bir eliyle tüm ekonomik ve antidemokratik baskıları artırdığı, diğer eliyle de göstermelik uygulama ve vaatlerle emekçilerden oy devşirmeye çalıştığı bir seçim sürecini geride!-->…
Muhittin yoldaşımın teşviki ve desteği ile yazmaya başladığım bu köşede şimdi onun bu beklenmedik vedasının ardından bir yazı yazmak öyle zor ki… Ancak bunu, çok kıymetli yoldaşıma, ustama!-->…
Seçimler bitti, seçim sonuçlarının analizi ise daha uzun bir süre devam edecek belli ki. Çünkü özellikle muhalefet için tüm hesapların ve taktiklerin yıkıldığını söylemek abartmak!-->…
Yitirilen 44 binin üzerinde can, bu canlarının yasını bile tutamadan hayata tutunmaya çalışan yüz binlerce depremzede var. Şimdi çaresizlikle “Bizim her şeyimiz vardı” diyorlar, “Bir anda!-->…
Öngörü elbette gerçekleşti. Asgari ücret zammı henüz işçilerin eline geçmeden zamlar gelmeye başladı. Marketlerde aynı gün değişen etiketler, İstanbul'da toplu taşıma ücretlerine zamlar…!-->…
Bilanço yıllardır değişmiyor. Bu bilançoda sermayeye hep kâr, emekçilere ise zarar yazılıyor. 2022 de böyle bir yıl oldu. Kazananlar kazanmaya, kaybedenler kaybetmeye devam etti. Kazanan!-->…
Emek Çalışmaları Topluluğu’nun ağustos ayında yayımlanan 2021 İşçi Sınıfı Eylemleri raporu birçok detaylı verinin yanı sıra sendikalaşmanın işverenler açısından korkutucu anlamını bir kez!-->…
Sonda soracağımı başta sorayım: 1 Mayıs’ta “birlikte değiştireceğiz” diyen sendika konfederasyonları şu an neredeler? Birlikte neyi değiştiriyorduk?
Gıda ve yakıt fiyatları artıyor, alım!-->!-->!-->…
Emperyalist kapitalist sistemin 2008’den bu yana derinleşen krizi, bir süredir dile getirdiğimiz gibi “çoklu krizler” biçiminde açığa çıkıyor. Bu duruma iktidarların verdiği cevap ise!-->…
Türkiye’de emekçiler olarak ana gündemimiz uzun zamandır hayat pahalılığı. Enflasyonda artış, alım gücünde düşüş her geçen gün daha da hızlanarak sürüyor. Resmi enflasyon, nisan ayı resmi!-->…
Söz konusu zamlar olduğunda işaret edilen hep maliyetler. Zamların bu maliyetler karşısında zorunlu olarak yapıldığını söyleyip duruyorlar. Özellikle de enerji ve gıda sektöründe… Sanıyoruz!-->…
İçinden geçtiğimiz çoklu krizler dönemi emekçi kitleler için yoksulluğu ve güvencesizliği muazzam boyutta derinleştirdi. Tek Adam rejimi patronlarla işbirliği içinde, emekçileri faturanın!-->…
Tek Adam rejiminin ekonomi politikalarının vahim sonuçları derinleşiyor. Gerçek işsiz sayısı 8,8 milyona ulaştı. DİSK-AR’ın hazırladığı rapora göre; iktidar, geçtiğimiz yılla!-->…
Yıllık enflasyon yüzde 120’yi geçti. Kira, ulaşım, elektrik, doğalgaz ve eğitimden sağlığa alınan her türlü hizmet kaleminde fahiş zamlar söz konusu. Gıda fiyatları ise adeta günlük olarak!-->…
Alım gücünün hızla düştüğü ekonomik kriz döneminde, işverenlerin açıkladığı zam oranları ile birlikte dayatılan sefalet ücretlerine karşı işçilerin tepkisi de mücadelesi de dalga dalga!-->…
Bizler işçi sınıfı olarak zaten en başında mülksüzleştirilmiş bir sınıfız. Elimizde emek gücümüzden başka bir şey yok. İşsizlik, işten çıkarılma, istihdamın küçülmesi bu yüzden bizler için!-->…
19 yıllık iktidarının uzunca bir dönemi boyunca Erdoğan ve ona alkış tutan patronlar Türkiye ekonomik mucizesinden (!) bahsedip durdu hatırlarsınız. Buna göre; Türkiye, ekonomisi en hızlı!-->…
İşçi ve emekçilerin pandemi ve ekonomik kriz kıskacında bu denli ezilmesinin önüne geçilebilirdi ve bu ihtimal Kaf dağının ardında değildi. Pandeminin başından itibaren neredeyse malumun!-->…
Bu düzende işçiler olarak bizim tek sermayemiz emek gücümüz. En öncelikli gayemiz ise onun karşılığında aldığımız ücretle hayatımızı idame ettirebilmek; ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek.
!-->!-->!-->…
Hükümetlerin pandemi yönetimi politikalarının mevcut ekonomik krizi hızla bir sosyal krize doğru sürüklediğini bir süredir belirtiyoruz.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) "2020-2022!-->!-->!-->…
Bundan tam bir ay önce 1 Temmuz’da, iktidar pandemi yönetimindeki başarısını alkışlıyordu.
Aylardır “geldi, geliyor” denilen aşılar memlekete ulaşmış, aşılama nihayet hız kazanmaya!-->!-->!-->…
Bugün 1 Temmuz…
Salgın sürüyor. Yeni varyantlar birçok ülkede yeni önlemleri gündeme taşıyor. Türkiye’de 1. doz aşılamada bile daha henüz 35 milyona ulaştık. Hükümetin, aşılamanın!-->!-->!-->…
Bir ay önce plansız ekonomi nedeniyle patates-soğan üreticilerinin zararlarını konuşuyorduk. Neredeyse bir ay sonra bu sefer de yaş çay üreticilerinin isyanı ile karşı karşıyayız. Ancak!-->…
Başka bir yazıda yine dikkat çekmiştim: Artık her şey bir "sorun" haline geldi. İstihdamdan, eğitimden, sağlıktan, kadından, çevreden (ve daha onlarcasını sayabiliriz), neden bahsedersek!-->…
Yalan, inkâr, baskı… Bunların, Tek Adam rejiminin artık olağan yönetim araçları olduğuna uzun süredir değiniyoruz.
Gerçekler ömrünü kısaltmaya başladığında, onu ters yüz etme pahasına!-->!-->!-->…
Koronavirüs salgınına ilişkin Türkiye’de ilk vakanın duyurulması üzerinden bir yıl geçti. Bu bir yılın işçi ve emekçiler için özeti ise tek kelime ile ifade edecek olursak "kayıplar" oldu.!-->…
“Bilin ki örgütlü emek; karşısında duran hiçbir kişi, kurum ya da örgüte pabuç bırakmayacak. İşçi kadınlar olarak sözümüze güvenebilirsiniz.”
Bu sözler, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası!-->!-->!-->…
Yoksulluk ve işsizlik kitleselleşti. Bugün hiçbir gelire sahip olmayanların sayısı muazzam boyutlara ulaştı.
Geliri olanlar ise yüzde 50’leri bulan mutfak enflasyonu karşısında eriyen!-->!-->!-->…
Sorunlarımız pandemi ile başlamadı, bunu biliyoruz.
Pandemi, kapitalizmin son 12 yıllık krizinin içinde vuku buldu.
Bu yıllar içinde; emekçi halklar artan işsizlikle, alım gücündeki!-->!-->!-->!-->!-->…
Pandemide neler normalleştirildi?
Mesela 2 milyon işçinin rızaları aranmaksızın ücretsiz izne çıkarılması…
Daha fazlasının Covid-19 nedeniyle kısa çalışmaya geçirilmesi…
İşsizlik!-->!-->!-->!-->!-->!-->!-->…
Meclis tatile girmeden hemen önce sözde istihdama özde işverene kalkan olma gayesiyle yeni teşvik paketleri gündeme gelmişti. Meclisin tatile girmesi ile kısa süreliğine rafa kalkan bu!-->…
Normalleşmeye dönüşün dördüncü ayında gördük ki iktidarın normalleşme politikalarından kasıt pandeminin normalleştirilmesiymiş!
Covid-19’a yakalanmak, bu hastalıkla yaşamak, bu!-->!-->!-->…
Kadın cinayetlerine karşı önlem almayan iktidarın, kadınların hayatlarını ve haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme yönündeki açıklamalarına karşı kadınlar bir ayı aşkın!-->…
Pandemi koşullarında dört ayı aşkın zaman geçti.
Bu sürede tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yoksulluk, hayat pahalılığı, güvencesizlik, kısaca işçinin emekçinin belini büken ne!-->!-->!-->…
“Yeni” normalin eskisinden farkını henüz görememişken, bir de “yeni” çalışma biçimleri gündemimize girdi.
İşçi ve emekçiler içinse mevzu oldukça eski.
Çünkü "yeni" diye sunulan,!-->!-->!-->!-->!-->…
Tüm dünyada ekonomik ve politik olarak ciddi etkileri olan Covid-19 salgını, hükümetlerin önceliği her daim sermayedarlara veren politikaları nedeniyle yaygın bir kitlesel hoşnutsuzluğu da!-->…
Sermaye için kutu kutu paketler açanların sıra işçi-emekçiye gelince “biz bize yeteriz” dediklerini gördük…
Biz kendimize yetmeye çalışırken, elimizdeki tek güvence olan işsizlik!-->!-->!-->…
Bazı olayların hayatlarımızda turnusol etkisi var.
Açık ki koronavirüs salgını tüm sistem için bu işlevi
şimdiden gördü.
Kapitalizmin doğayla kurduğu ilişkiyi de insanla kurduğu!-->!-->!-->!-->!-->…
Sorunların çözümü için tespiti şart. Ancak söz konusu kadına yönelik erkek şiddeti olduğunda bu çabadan uzak, hatta tersine onu görünmezleştirme, fazlasıyla göz önündeyse!-->…
“Sınırlı kaynaklar, sonsuz ihtiyaçlar”
Bu ikilem tanıdık geldi mi?..
Kapitalizm mevcut ekonomik ilişkileri bu karşıtlık çerçevesinde
açıkladı ve varlığını hep bu temelde!-->!-->!-->!-->!-->…
Çorlu tren kazasını hatırlıyorsunuz, değil mi?
Tren, Edirne Uzunköprü’den İstanbul’a doğru yola çıkmış, Çorlu’da raydan çıkarak devrilmişti. 25 kişi yaşamını yitirdi, 328 kişi!-->!-->!-->…
Bir önceki yazıda, kadın işçi kurullarının Türkiye’de sendikaların gündemine girmesini sağlayan süreci kısaca özetlemeye çalışmıştım. Temel amaç, işyerinde kadına yönelik şiddet ve tacizle!-->…
Kadına yönelik şiddet ve onun en yaygın biçimi olan taciz yalnızca sokakta değil, işyerlerinde de kadınların önemli sorunlarından biri. Bu açıdan sendikaların da önemli gündem maddelerinden!-->…