İnsanca bir yaşam, emekten yana bir gelecek için işçi-emekçi ittifakı!

Tek Adam rejiminin ekonomi politikalarının vahim sonuçları derinleşiyor. Gerçek işsiz sayısı 8,8 milyona ulaştı. DİSK-AR’ın hazırladığı rapora göre; iktidar, geçtiğimiz yılla karşılaştırarak düşüş yaşandığını söylese de pandemi öncesiyle (2019) karşılaştırdığımızda işsiz sayısı 1,4 milyon kişi artmış durumda. Belli ki normale dönüş yolunda gözden çıkarılmışlar epey fazla! Aynı rapora göre 63,7 milyon çalışabilir nüfusun ise sadece 19,7 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda!

İktidarın bir karnesi olsa, bu veri başlı başlına sonucu belirlemeye yeterli olurdu. Ama maalesef tablo bununla sınırlı değil. Bu tabloya çarpan etkisi yaratan bir diğer veri enflasyon oranı. TÜİK’in yayınladığı resmi verilere göre mart ayında yıllık tüketici enflasyon oranı son 20 yılın rekorunu kırarak yüzde 61,14’e yükseldi. Artışın en yüksek olduğu gruplar ulaştırma ve gıda oldu. Diğer yandan, ekonomist ve akademisyenlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise gerçek yıllık enflasyonun yüzde 142,6’ya ulaştığına işaret ediyor.

Fiyatlar artarken, ücretler eridi gitti. Öyle ki asgari ücret, açlık sınırının dahi altında kalmış durumda. Bunun adının “yoksullaşma” olduğunu biliyoruz! Ve bu ağır tablo, doğrudan siyasi tercihlerin sonucunu yansıtmaktadır. Bu karnenin sorumlusu, sermayenin lehine dışa bağımlılığı sistematik olarak artıran; TL’nin değer kaybını araçsallaştıran; ekonomik krizin faturasını emekçilerin sırtına yükleyen; talan, yağma ve borç ekonomisi üzerine kurulu politikalarda ısrar eden iktidardır.

“Veren el, alan elden….”

Tek Adam rejiminin, iflas eden ekonomi politikasının yarattığı bu tablodan işçi-emekçi lehine çıkış için bir çözümü elbette yok, olabilir mi?! Bugün veren elin alan elden üstün olduğunu söyleyiversin; her iki elin de kendi eli olduğunu ve kimden alıp kime verdiğini sakladığını sanıyor. O el, sistematik olarak emekçiden alıyor, sermayeye veriyor! Bir avuç insan sürekli zenginleşirken, yoksulluk kitleselleşiyor.

Şimdi sıkıştığının farkında. Bu yüzden, yüzde 100’ü aşan zamlara bir çözüm olacakmışçasına yüzde 18’den 8’e düşen KDV indirimlerini parlatıyor; asgari ücret artışına ilişkin henüz gerçekleşmeden eriyen vaatler dağıtıyor. Bunun mevcut tabloda bir iyileşme yaratmayacağını elbette kendisi de biliyor. O üç-beş ay daha kazanmanın, bu seçimleri de “bir şekilde” atlatmanın derdinde… Sözde bir çözüm vaadiyle bir araya gelen 6’lı ittifak ise derin bir yoksulluğa mahkûm edilen emekçi kitleleri adeta “geçecek” diye avutuyor! Seçimlere kadar sabretmelerini istiyor!

Bu tablo karşısında emeğine, hayatına ve geleceğine sahip çıkmak isteyen işçi ve emekçilerin önünde acil talepler etrafında seferberliği örmekten başka bir seçenek durmuyor!

4 acil talep!

Biz emekçiler için dert, geçim derdi. Bu dert, hayatlarımızın tam ortasında büyürken, bize en acil ihtiyacımızı işaret ediyor: insanca yaşam koşullarımızın garanti altına alınması! Bugün tüm işçi ve emekçilerin bu en temel asgari ihtiyacı, birbiriyle doğrudan bağlantılı 4 acil talep üzerinde yükseliyor.

  1. Herkese iş ve iş güvencesi! Bu talep, emek gücünü satarak geçinmek zorunda olan tüm emekçilerin yaşama hakkıyla doğrudan bağlantılıdır. Bugün işsizliğin vardığı boyut, 10 milyona yakın emekçiyi ve ailelerini aç ve açıkta kalma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Buna karşı acil olarak, ücretler düşürülmeksizin çalışma saatleri kısaltılarak mevcut işler tüm çalışabilir nüfus arasında paylaştırılmalıdır. O zamana kadar tüm işsizlere en az asgari ücret düzeyinde destek ödemesi yapılmalıdır. İşsizliğin daha da artmasını engellemek için işten çıkarmalar acil olarak yasaklanmalıdır! Herkes esnek değil, kayıtdışı değil, sigortasız değil, güvenceli ve sendikalı bir iş hakkına sahip olmalıdır. Bunun önündeki keyfi engeller kaldırılmalıdır.
  2. Herkese insanca yaşayacak ücret! Bugün çalışanların yüzde 60’ından fazlası için genel ücret halini almış olan asgari ücret, açlık sınırının dahi altında kalmıştır. Asgari ücret, acil olarak insanca yaşayacak bir düzeye yükseltilmelidir. Ve asgari ücret dahil tüm ücretlerin, emekçilerin alım gücünü korumak için maksimum 3 ayda bir gerçek enflasyon oranında otomatik olarak artırılması gerekmektedir. Enflasyon artışı önlenemiyor ve ücretler sürekli eriyorsa, bunun emekçilere etkisini en aza indirmek adına bu mecburi bir adımdır.
  3. Zamlar derhal geri alınmalıdır! Ücretlerin enflasyon oranında otomatik artırılması koruyucu bir tedbirdir. Ancak asıl koşul, fahiş zamların önüne geçilmesi ve fiyat istikrarının sağlanabilmesidir. Biliyoruz ki KDV indirimleri buna çözüm olamaz! Zamlar derhal geri alınmalıdır! Piyasaya hakim olan aracı ve spekülatörlerin üzerine ivedilikle gidilmeli ve bu konuda yasal ve idari her türlü önlem alınmalıdır. Gıda sanayii, toptancı tüccarlar ve büyük market zincirleri üzerinde işçi denetiminde fiyat kontrolü sağlanmalı, maliyet baskısına karşı üretimde merkezi planlamaya ve işçi denetimine geçilmelidir.
  4. Kamu kaynakları işçi ve emekçiler için kullanılmalı, temel ihtiyaçlar parasız olmalıdır! Bugün emekçilerden alıp sermayeye peşkeş çeken bir düzenle karşı karşıyayız. Kaynakların sermayeye aktarımı derhal durdurulmalı, bütçe ve kaynakların işçi-emekçiler tarafından denetimi sağlanmalıdır. Geleceğimizi ipotek altına alan dış borç ödemeleri durdurulmalıdır! Yap-İşlet-Devret (YİD) gibi ödeme garantili projeler tazminatsız kamulaştırılmalı, yeni YİD projelerine izin verilmemelidir! Ekonomik kriz karşısında derinleşen yoksullaşmanın etkilerini hafifletmek için emekçilerin ihtiyaçlarına ve denetimine sunulacak bir acil durum fonu oluşturulmalı, bu fon için zenginlerden artan oranlı servet vergisi alınmalıdır. Temel gıda, hijyen, barınma, bakım hizmetleri, elektrik, su ve doğalgaz gibi temel ihtiyaçlar emekçilere devlet tarafından parasız olarak sağlanmalı, kamu kaynakları bu ve benzeri ihtiyaçlar için kullanılmalıdır.

1 Mayıs’a giderken…

Bizler bugün en temel insani yaşam koşullarını dahi talep etmek zorunda kalıyor; iş ve gelir güvencesi gibi en asgari yaşamsal ihtiyaçlarımıza işaret ediyoruz. Ancak herhangi bir siyasi iktidarın temel varlık sebebi olması gereken bu ihtiyaçların temini biliyoruz ki bugün ancak işçi ve emekçilerden yana bir yönetim ile garanti altına alınabilir! Peki, işçiden-emekçiden yana bir yönetim nasıl mümkün? Uzun zamandır dile getirdiğimiz gibi -bu 4 acil başlık başta olmak üzere- tüm ekonomik, demokratik ve sosyal taleplerimizin üzerinde öreceğimiz bir işçi ve emekçi ittifakının varlığı bunun ön koşulu! Çünkü ancak böylesi bir ittifak, mevcut düzenden nemalanmak yerine siyasal ve ekonomik olarak ondan kopuş için bir reçete sunabilir! Ancak böylesi bir ittifak, mevcut kapitalist düzen ve onun yılmaz bekçisi burjuva iktidarlar karşısında tarihsel, düşünsel ve sınıfsal olarak uzlaşmaz bir mücadelenin taşıyıcısı olabilir ve bu mücadeleyi asıl olması gerektiği yere, sınıf mücadelesi arenasına taşıyabilir. İşçi ve emekçilerin uluslararası dayanışma ve mücadelesinin sembolü olan 1 Mayıs’a doğru giderken mevcut tüm taleplerimizin yanı sıra işçi-emekçi ittifakının kendisinin doğrudan en acil ihtiyaç ve talep olarak öne çıkmasının sebebi de tam olarak budur!

Yorumlar kapalıdır.