“İşçi kadınlar olarak sözümüze güvenebilirsiniz”

“Bilin ki örgütlü emek; karşısında duran hiçbir kişi, kurum ya da örgüte pabuç bırakmayacak. İşçi kadınlar olarak sözümüze güvenebilirsiniz.”

Bu sözler, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 1 No’lu Şube üyesi kadınlara ait. Onlar, işçi temsilcisi kadınlar. Temsilciliğe giden süreci de bizzat mücadeleleri ile ördüler.

Onları önce Mor Liste olarak tanıdık, o zaman “Sendikanın yarısıyız” diyerek şube yönetimi seçimi için salt erkeklerden oluşan blok listenin karşısına, kadınlardan oluşan bir blok listeyle çıktılar. O seçimi kaybettiler ancak onların mücadelesi, sendikadaki eşit temsil mücadelesinin sadece başlangıcıydı. Bir sonraki temsilci seçimlerinde daha fazla kadının aday olmasını ve seçilmesini sağladılar. Bu onların mücadelesinin ilk kazanımıydı.

Kadıköy Belediyesi’ndeki TİS süreci mücadelede yeni bir dönemeç oldu. Toplumsal cinsiyete dayalı hiçbir maddenin yer almadığı taslağa, bunu gözeten maddeleri ekletmeyi hedeflediler. İstanbul Sözleşmesi’nin toplu iş sözleşmesinde tanınması, günlük çalışma koşullarının ve ücretlerin iyileştirilmesi ve eşit temsil olmak üzere üç başlıkta çalışma yürüttüler.

Onların çalışmaları, kadın haklarının da birer işçi hakkı olduğu gerçeğini en ilerici olma iddiasındaki sendikaya da belediyeye de hatırlatan ve dolayısıyla bu taleplerin sözleşmelerin ana konularından olması gerektiğini vurgulayan son dönemdeki en önemli mücadelelerden biriydi. Ve sözleşmeye, kadın-erkek tüm çalışanların çocuklarına ücretsiz kreş hakkı, regl izni, disiplin kurullarında kadınların olması gibi oldukça önemli ve örnek teşkil eden maddeler ekletmeyi başardılar.

İşçilerin TİS’ten beklentisi, elbette ücretlerin ve sosyal hakların iyileştirilmesiydi. Bunun için, bir taban ücret belirlenmesini ve yüzde 20 zam istediler. Ancak süreç, bildiğiniz gibi burada tıkandı. Grev başladı. Sonrası grev kırıcı belediyeler, kışkırtmalar… Yetmedi, işçilerin talep ettikleri zam, hatta mevcut maaşlarının sorgulanması…

Sonuç olarak, resmi enflasyonun bile yüzde 15’e işaret ettiği, temel gıda maddelerindeki fiyat artışının yüzde 70’leri bulduğu koşullarda sendika yönetiminin işçilere ihaneti, sınıf uzlaşmacı tutumu sonucunda yüzde 8 zam kabul edilerek grev işçilerin iradesi yok sayılarak sonlandırıldı.

Girişte alıntıladığım sözler, işte tüm bu sürecin sonunda Kadıköy Belediyesi’nden DİSK’li Kadınlar’ın kaleme aldığı değerlendirmenin son cümleleri… Deneyimi kolektifleştirme açısından oldukça önemli olan bu değerlendirmelerinde, eksikliklere dair tespitlerin yanında en büyük güç olarak örgütlü emeğe işaret ediyorlar. Hem zaten onların kendi deneyimleri de örgütlü mücadelelerinin kazanımlarını bizzat işaret etmiyor mu? Kadıköy Belediyesi grevi/mücadelesi elbette sadece kadın işçilerin mücadelesi değildi. Ancak işçi kadınların, 2019’dan beri talepleri için hem işveren hem sendika yönetimi karşısında aldığı örgütlü tutum ve iradelerini eşit temsil ile ortaya koyma çabası, sadece yarattığı birikim ve pratikle bile bu sürecin en belirleyici unsurlarından biri oldu. Bu mücadele, toplumsal cinsiyet bağlamında sözleşmeye yansıyan tüm kazanımları ve kadınların işyeri ve sendika içi mücadele deneyimleri ile hem diğer belediyelerdeki hem de sendikalardaki kadın mücadelesi açısından önemli referanslardan biri olacak.

Yorumlar kapalıdır.