İnkâr ve yalan karşısında gerçeği örgütleyelim!

Normalleşmeye dönüşün dördüncü ayında gördük ki iktidarın normalleşme politikalarından kasıt pandeminin normalleştirilmesiymiş!

Covid-19’a yakalanmak, bu hastalıkla yaşamak, bu hastalıktan ölmek normalleşmiş.

Öyle normalleşmiş ki hasta bile artık hasta değilmiş!

Ne âlâ!

Hastayı, hastadan sayma!

İşsizi, işsizden sayma!

Kur artışına bakma!

Güven endeksini salla!

Ulaşmak istediğin sonuç baştan belliyse, ona uygun bir hesap muhakkak bulursun nasılsa.

Bir oyun oynardık hatırlar mısınız?

Aklından bir sayı tutarsın; sonra onu çarparsın, toplarsın, bölersin, çıkarırsın ve sen hangi sayıyı tutmuş olursan ol sonunda hep aynı sonuca ulaşırsın.

Sizce de ona benzemiyor mu?

Enflasyon mu yükseldi, güven endeksleri mi düştü, işsizlik mi arttı? Öyle bir hesaplama yöntemi bul ki sonuç hep “büyüyen, gelişen” Türkiye’ye çıksın!

Çocuklar bazen gözlerini kapadıklarında kendilerini de görünmez sanırlar ya aynen öyle! Tabii bunun aynı safdillikle yapılmadığı; siyasi propagandanın, sınıfsal tercihlerin, kılıfların yolu olduğu aşikâr!   

Onlar saymadıkça, söylemedikçe, görmezden geldikçe, bin bir katakulliye başvurdukça sorunlar ortadan kaybolmadığı gibi önlem alınmayan, tedavi edilmeyen her hastalık gibi kötüleşiyor, yayılıyor.

COVID-19 yayılıyor, işsizlik yayılıyor; yoksulluk, yoksunluk, güvencesizlik, güvensizlik hepsi hayatlarımızın üstüne çöküyor.

Peki, yönetenler bunca yalanı neden söylüyor?

Çünkü icraatları halkın çıkarlarına değil, bir avuç sömürücüye hizmet ediyor! Hem ekonomide, hem salgında…

Ve rıza üretemeyenlerin vazgeçilmezine başvuruyorlar: inkâr ve yalan politikalarına!

Ancak birer istatistik, yüzde, hesap olarak görüp, eğip büktükleri sayılar bizim hayatlarımıza çarpıp tuz buz oluyor. Kendi gerçeğimizi resmi rakamlardan öğrenecek değiliz ya!

Çarşıda, pazarda torbamıza girebilenle; hanemizdeki, mahallemizdeki işsizle; işyerimizdeki, komşumuzdaki vakayla biz durumumuzun vahametini biliyoruz zaten.

Bilmesine biliyoruz da kabul etmiyoruz! Ne bu vahim tabloya ne de bu yalan dolana razıyız!

Yetki, sorumluluk getirir, hesap sorulabilirlik getirir. Yönetenlerin, bu gidişattan sorumlu olanların, icraatlarının hesabını da verebilmesi gerekir.

Bu yüzden açıklık ve şeffaflık istiyoruz! Kayıtlarınızı, defterlerinizi, raporlarınızı açın! Sağlık Bakanlığının verileri TTB tarafından denetlensin! Tüm işyerlerinde işçi denetimi sağlansın. Patronlar gerçekten zarar mı ediyormuş, kârlar nerelere gidiyormuş, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerine ne kadar uyuluyormuş bir görelim…

İnkâr ve yalan karşısında gerçeği örgütleyelim! İşçisi, işsizi, memuru, KHK’lısı, emeklisi, yaşa takılanı, öğrencisi, mültecisi… Gerçek, birbirimizin hikâyelerinde saklı! Çözüm ise birlik ve mücadelemizde!

Yorumlar kapalıdır.