Sendika düşmanlığının değil, örgütlülüğün maliyetinden korkuyorlar!

21 yıllık AKP iktidarının en önemli dayanaklarından biri kuşkusuz işçi düşmanı politikaları oldu. İşçi sınıfının kazanılmış haklarına dönük saldırılar hep gündemdeydi. Diğer yandan da işçilerin ellerindeki tek kozu ve güvencesi olan sendikalaşma hakkı fiili, yasa tanımaz yollarla engellenmeye çalışıldı.

Sendikal örgütlenmenin yaşandığı hemen hemen her örnekte birbirine çok benzer süreçler yaşandı. Baskı yoluyla sindirmeye çalışma, sendikalaşan işçileri işten çıkarma, işveren bunlara rağmen amacına ulaşamadıysa bu sefer yetkiyi tanımama vb. gibi hukuki manevralarla süreci uzatma…

Bu açıdan, tek başına ders niteliğinde olabilecek son örneklerden biri Sputnik çalışanlarının grevi. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nda (TGS) örgütlü Sputnik çalışanları 17 Ağustos’tan beri grevdeler. Süreç pek tabii yine çalışanların çalışma koşullarını iyileştirebilmek için sendikalaşmaları ile başlıyor. Kısa zamanda başarıyor ve sendikal yetkiyi de alıyorlar. Ancak sendika ve Sputnik toplu iş sözleşmesi yapmak için masaya oturduğunda işin rengi yeniden değişiyor. Altı aydan uzun süren görüşmeler sonrasında işveren anlaşmaya yanaşmıyor. Üstelik içlerinde işyeri temsilcisinin de bulunduğu sendikalı 24 işçiyi toplu olarak işten çıkarıyor. Tabii işten atma gerekçesi olarak “sendikalaşma” demiyor. Yine birçok örnekte gördüğümüz gibi ekonomik gerekçeler sunuyor. Oysa ekonomik gerekçelerle işten çıkarma yaptığını iddia eden işveren aynı anda başka işçileri işe alıyor.

İşveren (bu örnekte Sputnik) her adımında hem anayasayı hem de Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununu çiğniyor. Gazete Nisan’da yer alan iki ayrı söyleşide grevdeki işçiler bu tutumu çok net bir şekilde özetliyor: sendika düşmanlığı! Bu düşmanlık pek tabii Sputnik’e özgü değil… Bugün bir başka direnişe, mesela Tarım-Sen’de örgütlendikleri için işten çıkarılan Agrobay işçilerine kulak verdiğinizde de aynı tespiti duyuyorsunuz! Ya da işverenin toplu iş sözleşmesi görüşme talebini kabul etmemesi üzerine grev sürecine giren Tez-Koop-İş’te örgütlü Goethe Enstitüsü çalışanlarına… İşçiler, çalışma koşullarını düzeltme ihtiyacı ile örgütlü güçlerine, sendikalaşmaya yöneldikleri her an, karşılarında işverenin aynı sendika düşmanı tutumunu buluyorlar!

Patronlar, yasalar karşısında suçlu olduklarını bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar! Ama tazminat ödeyerek kurtulabileceklerini de biliyorlar. Ve bunun maliyetinden, örgütlülüğün maliyeti kadar korkmuyorlar!

Oysa sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi suçtur ve cezası Türk Ceza Kanununun 118. maddesinde düzenlenmiştir; altı aydan iki yıla kadar hapis cezası söz konusudur. Ancak birçok örnekte gördüğümüz gibi bunun uygulanması, işçi ve emekçilerin örgütsüzlüğünü sömürü ve baskı koşullarını fütursuzca sürdürmek için en büyük avantajları olarak gören sermayenin iktidarı altında mücadelemiz olmadan mümkün değildir. Bu sebeple, sendikal hakların engellenmesine karşı mücadele bugün tüm mücadeleci sendikaların ve emek örgütlerinin ortak eylem hattı olmak zorundadır. Sputnik işçileriyle de Agrobay işçileriyle de gerçek bir dayanışmanın öncelikli yolu budur!

Yorumlar kapalıdır.