1 Mayıs’ın ardından: Ortak mücadele zemini var, planı yok!

İçinden geçtiğimiz çoklu krizler dönemi emekçi kitleler için yoksulluğu ve güvencesizliği muazzam boyutta derinleştirdi. Tek Adam rejimi patronlarla işbirliği içinde, emekçileri faturanın ağır yükü ile karşı karşıya bıraktı. Bu durumu, kimi zaman baskı ve sindirme, kimi zaman da vaat ve yalan ile kontrol altında tutmaya çalışıyor.

Türkiye’de emekçi kitlelerin ve tüm ezilen kesimlerin ortak temennisi ise buradan bir çıkış yolu! Eriyen ücretleri, düşen alım güçleri, güvencesiz ve sendikasız çalışma koşulları, gasp edilen hakları ve engellenen örgütlenme ve ifade özgürlükleri karşısında insanca, adil, eşit ve özgür bir yaşamdan yana bir çözüm!

İşçilerin uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’ın –iki yıl sonra geçekleşen bu ilk örgütlü 1 Mayıs’ın– bu yıla özgül önem ve muhteviyatını belirleyen tam da içinde bulunduğumuz bu koşullar ve ihtiyaç oldu. Çünkü 1 Mayıs, acil taleplerimizi birleşik ve kitlesel bir şekilde sahaya taşıma ve ortak bir mücadele çağrısı adına oldukça simgesel bir gündü. Hele bu yılın ilk iki ayına damga vurmuş işçi mücadeleleri göz önüne alındığında… Bu açıdan, sendikalar değerlendirmelerinde son yılların en kitlesel 1 Mayıs mitingi tespitini yapsalar da, mevcut koşullar düşünüldüğünde, daha kitlesel bir 1 Mayıs’ın önünde, bizzat sendikaların 1 Mayıs’ın kendisini örgütlemedeki yetersizlikleri (ya da isteksizlikleri) gibi oldukça kritik bir faktörün yer aldığı tespitini de yapmak gerek.

Öte yandan, emekçi kitlelerin tepki ve taleplerinin örgütlü biçimde meydanlara inmesi açısından oldukça kritik öneme sahip bir 1 Mayıs’tı. İki yıl boyunca, uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle pandemi ve ekonomik kriz kıskacında ezilmiş, işsiz kalmış, yoksullaşmış emekçiler; erkek egemen kapitalist sistem içindeki eşitsiz konumları nedeniyle bu sürecin etkilerini katmerli bir biçimde yaşayan ve haklarına dönük saldırılara maruz kalan kadın ve LGBTİ+lar; güvencesizliğin, birçok hak mahrumiyetinin yanında bir de ırkçılığa karşı durmaya çalışan mülteci emekçiler; rejimin sistematik saldırılarına maruz kalan Kürtler ve toplumun daha adil, eşit, özgür ve güvenceli bir düzen için mücadele eden tüm kesimleri birçok ilde talepleriyle 1 Mayıs alanlarındaydı.

1 Mayıs’tan geriye…

Emekçi kesimlerin yoksulluğa, güvencesizliğe, baskı ve şiddete karşı ortaklaşan talepleri kadar, bir arada olmaktan kaynaklanan güven ve coşkusu da bu 1 Mayıs’ın öne çıkan bir diğer yönü oldu. Her iki açıdan da, 1 Mayıs alanları, ekonomik kriz ve Tek Adam rejiminden kopuş için “ortak” mücadelenin hem ihtiyacını hem de zeminini bir kez daha işaret etti.

Açıkça işaret ettiği diğer nokta ise ortak mücadele planının kendisinin henüz ortada olmamasıydı. 1 Mayıs’ta kitleleri “Birlikte değiştireceğiz” diyerek alana davet eden sendika konfederasyonları ve meslek birlikleri, bu değişimin yolunu, yönünü, araçlarını öncelikle kendi tabanları ile tartışmak ve kitlelere sunmak konusunda henüz bir adım atmış değiller. Öyle ki içlerindeki mücadeleci sektörlerin deneyimlerini yaygınlaştırma ve ortaklaştırma konusunda da oldukça temkinliler. Peki, bugün işçiden-emekçiden yana bir mücadele hattının asli unsurları, sendikalar, sendikalı işçiler olmayacaksa kimler olacak? Sendikalar, ittifaklara göre pozisyon almayı beklerse; işçi ve emekçilerin bugünkü acil ihtiyaçlarını odağına alan bağımsız sınıf perspektifine dayalı bir mücadele hattı nasıl örülecek? Başta sendikalı işçiler olmak üzere sendika bürokrasisine karşı bu soruları ısrarla sormak ve hatta örgütlemek durumundayız.

Sol ve sosyalistler de benzer sorulardan muaf değil(iz). Bugün işçiden-emekçiden ve tüm ezilenlerden yana bir anayasa için, işçi denetiminde planlı bir ekonomi için, insanca yaşayacak ekonomik ve sosyal koşulların sağlanması için sadece seçimleri değil rejimden kopuşu hedef alan bir emek ittifakının önündeki engel nedir?

1 Mayıs’ın ardından sürdürülmesi gereken bir tartışma varsa bu soru etrafında olmalıdır! Biz sendikalarımızda, işyerlerimizde, bulunduğumuz tüm mücadele alanlarında bu soruları sormaya ve emek ittifakı çağrımızı yinelemeye devam edeceğiz.

Güvenceli bir iş, insan onuruna yaraşır bir yaşam ve ücret için, özgürlük, barış ve adalet için, siyasal demokrasi ve eşitlik için Tek Adam rejimine ve onun sorumlusu olduğu ekonomik çöküşe karşı işçi sınıfının, Kürtlerin, kadınların, LGBTİ+ların, gençlerin ve tüm ezilen ve sömürülenlerin birleşik mücadelesini örelim!

Yorumlar kapalıdır.