Sri Lanka’daki proleter ayaklanma, küresel intifadaya yeni bir boyut kazandırıyor

Sri Lanka kapitalizmi son birkaç yıldır derin bir krizin içinden geçiyor. Ülke, hem pandemi hem de kriz nedeniyle son yıllarda GSYİH’nin yüzde 10’unu oluşturan turizm gelirlerinde ciddi bir gerileme yaşadı. Bunun da bir sonucu olarak ülkede döviz rezervleri tükendi ve 2022’nin Şubat ayında 2 milyar doların altına geriledi (bu tutar, Sri Lanka’nın sadece bir buçuk aylık ithalatını karşılamaya yetiyor).

Sri Lanka, ilaç ve gıda gibi kritik sektörlerde ithalata dayalı bir bağımlı ekonomiye sahip. Krizin Ukrayna işgaliyle derinleşmesiyle birlikte tereyağı, peynir, yoğurt, balık ve meyve gibi ürünler de dahil olmak üzere birçok malın ithalatı kısıtlanmış durumda. Hem bu kısıtlamalar hem de genel enflasyonun yüzde 14, gıda enflasyonunun ise yüzde 25 olması, ülkede akut bir gıda krizinin doğmasına neden oldu.

Petrol ve dizel kıtlığının yaşandığı ülkede insanlar arabalarını terk ederken hastaneler ameliyat yapmayı bıraktı, birçok okul kâğıt yokluğu dolayısıyla sınavlarını iptal etti ve 13 saate kadar varabilen kronik elektrik kesintileri, nüfusun ezici bir çoğunluğu için hayatı oldukça zorlaştırdı.

Sri Lanka işçi sınıfı ve köylüleri, küresel kapitalizmin 2008’de başlayan büyük krizinin yoksullaştırıcı etkilerini derinlemesine bir biçimde hissederken ve bu krizin sonuçlarına katlanmaya mecbur bırakılırken, emperyalizm ülkenin kaynaklarına ve ürettiklerine dış borç ödemeleri biçiminde el koymayı sürdürüyor. 1 milyar doları temmuz ayına kadar ödenmek zorunda olmakla beraber, ülkenin 2022’de 7 milyar dolarlık bir dış borç ödemesi yapması gerekiyor.

2019’da iktidara gelen Rajapaksa hükümeti Sri Lanka halkını açlığa ve ölüme terk ederken dış borç ödemelerini sürdürme sözü verince, nisan ayının başlarında bir eylem dalgası olarak başlayan kitlesel seferberlik, 28 Nisan’da milyonlarca işçinin katıldığı bir genel grev halini aldı.

Sri Lanka’da son 40 yıldır yapılan bu ilk genel greve 1000’e yakın sendika dahil oldu; hem kamu sektörü hem de özel sektör bütün ülkede durdu, toplu taşıma ve bankalar çalışmadı, okullar açılmadı ve fabrikalarda şalterler indi. Ülkenin başkenti Kolombo’da binlerce işçi Rajapaksa’nın evini kuşatarak, evin çevresinde kamp kurmuş olan eylemcilere katıldı.

Sri Lanka’daki bu proleter ayaklanma dalgası, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası yaşanan ilk kitlesel sınıf mücadelesi örneklerinden biri ve hiç şüphe yok ki en öne çıkanı. Zira Sri Lanka genel grevini var eden koşulların bir kısmı, bizzat Rusya’nın işgali tarafından oluşturuldu. Sri Lanka’nın turizm gelirlerinin 4’te 1’i Rus ve Ukraynalı turistlerden sağlanıyordu. Rusya, Sri Lanka çayının ikinci en büyük alıcısıydı. Rusya kaynaklı turizm gelirleri ile Rusya’ya çay ihracatı, Sri Lanka’ya her yıl 260 milyon dolardan fazla döviz getiriyordu.

Nisan ayı başında seferberlik kitlesel bir nitelik kazanınca, Rajapaksa’nın kabinesinin 40 bakanı istifa ederek hükümeti bir azınlık hükümeti konumuna düşürdü. Bu sırada polis, eylemcilere ve grevcilere ateş açmaya başladı ve ölümlere sebep oldu. Ülke iflasa sürüklenir ve işçi sınıfı ayaklanmanın önderliğine yerleşirken, Rajapaksa IMF ile görüşmelere başladı. IMF, Sri Lanka’nın dış borcunun yeniden yapılandırılması karşılığında fiyat kontrollerinin kaldırılması, para biriminin dolar karşısında değerinin kaybedilmesi (ki Rajapaksa bilinçli bir politika uygulayarak Sri Lanka para biriminin dolar karşısında yüzde 50 oranında değer kaybetmesini sağladı bile) ve özelleştirmelerin uygulanması şartlarını öne sürdü.

Sri Lanka işçi sınıfının cüretkâr genel grev kalkışması, 2008’de açılan küresel intifada dönemine yeni bir boyut katıyor; zira bu ayaklanma, pandeminin ve Ukrayna’nın işgalinin derinleştirdiği küresel ekonomik krizin akutlaşmasına verilmiş olan devrimci bir yanıt. Sri Lanka ayaklanması, hem Rajapaksa hükümetinin jeostratejik ortağı olan Çin diktatörlüğünde (Çin Komünist Partisi genel grevden önce Sri Lanka’da 270 hektarlık bir alana yayılan uluslararası bir havalimanı yapmayı planlıyordu), hem de IMF’nin temsil ettiği uluslararası finans aristokrasisinde kaygı uyandırıyor.

Sri Lanka işçi sınıfı bir gün süren genel grev boyunca dış borçların iptal edilmesini ve ödenmemesini talep etti. Bu talep bugün mevcut seferberliğin merkezi sloganı olma özelliğini taşıyor. Sri Lankalı emekçilerin bu talebi hayata geçirmesinde dünya işçi sınıfı ve sosyalistler yardımcı olmalı; bunun en verimli yolu ise her ülkede, emperyalistlere dış borç ödemelerinin iptal edilmesini talep etmekten geçiyor.

Fotoğraf: Eranga Jayawardena/AP

Yorumlar kapalıdır.