Haddimizi sadece sınıf mücadelesinin ihtiyaçları belirler
Yıllık enflasyon yüzde 120’yi geçti. Kira, ulaşım, elektrik, doğalgaz ve eğitimden sağlığa alınan her türlü hizmet kaleminde fahiş zamlar söz konusu. Gıda fiyatları ise adeta günlük olarak değişiyor. Neden diye sorulduğunda cevap hep aynı: “Maliyeti arttı!” Ancak maliyet arttı diye otomatik artabilen fiyatlar, söz konusu ücretler olduğunda aynı sonucu doğurmuyor! Odağına kârlarını alanlar için emekçinin artan yaşam “maliyeti” bir şey ifade etmiyor!
Bu nedenle, kendisine dayatılan sefalet ücretleri ile temel ihtiyaç ve talepleri göz ardı edilmiş emekçiler için ücretleri adına mücadele etme zorunluluğu -farklı yazılarda da değindiğimiz gibi- son aylarda tek seçenek olarak büyüyor ve yaygınlaşıyor.
Bu mücadelenin iplerinden birini de belediye işçileri göğüslüyor: Artan enflasyona ve eriyen ücretlerine karşılık yeni TİS süreci beklenmeden ek protokolle iyileştirmelerin yapılmasını talep ediyorlar. Asgari ücret farkından dahi yararlanamayan belediye işçilerinin söz konusu talebi hem belediye yönetimleri hem de bağlı oldukları sendikalar üzerinde büyük bir basınç yaratıyor. Bu talep etrafında süren mücadele, bazı belediyelerde ek protokolle ücretlerde iyileştirme sağlamayı başardı bile. Ancak bazı belediyelerde süreç, bu talebi sahiplenen, sendika yönetiminin bu konuda tutum almasını isteyen işçi temsilcilerinin bürokratik yöntemlerle görevden alınmasına kadar vardı. Evet, Kadıköy Belediyesi çalışanı, DİSK/Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 1 No’lu Şube’ye bağlı 9 işçi temsilcisinden söz ediyorum. Onlar, toplu iş sözleşmesine 1 yıldan az kalmış belediyelerde ek protokol yapılmaması yönünde karar alınmış ve bunun temsilcilerden saklanmış olmasını protesto ettiler. Sendika içinde işçi demokrasisi mekanizmalarının işletilmesi adına yapılan bu çok haklı eleştiri ise sendika bürokrasisi tarafından anında “cezalandırıldı”!
İşçi ve emekçiler olarak bize işyerinde de, sendikamızda da bu ve farklı yöntemlerle “haddini bil” diyenler çok, biliyoruz. Onlar bu sözleriyle farkında olmadan sınıflar mücadelesinin basit bir özetini yapıyorlar. Biz mücadelemizi tam da bu sebeple veriyoruz. Bize, ihtiyaçlarımıza, mücadelemize, hakkımız olana kendilerince sınır koyup gerisine el koyanlara karşı mücadele ediyoruz.
Bu mücadeleye talep ederek ve bu talepler etrafında örgütlenerek başlıyoruz.
Mesela bu yazıdaki örneklerden yola çıkarsak, “Fiyat artışları bu kadar normal de ücret artışları mı değil?” diye soruyoruz. Ücretlerin derhal iyileştirilmesini ve üç ayda bir enflasyon oranında artırılmasını talep ediyoruz.
“Sendika yönetimlerinin işçilerin iradesini hiçe sayarak karar alması normal de işçilerin bunu eleştirmesi mi değil?” diyoruz. Sendikalarda işçi demokrasisini, işyeri komitelerinin ve işçi temsilciliklerinin işletilmesini talep ediyoruz! Bu şekilde en başta onların bize “normal” diye sunduklarını ters yüz ederek işe başlıyoruz! “Adaletsizlik ve eşitsizlik sizin normaliniz, bizim değil” diyoruz ve bunu örgütlüyoruz! Bunu yaparken de haddimizi sadece sınıf mücadelesinin ihtiyaçları belirlemeye devam edecek.
Yorumlar kapalıdır.